Temel Dini Bilgiler
32 FARZ
6 İmanın şartı
5 İslâmın şartı
4 Abdestin farzı
3 Guslün (Boy abdestinin) farzı
2 Teyemmümün farzı
12 de Namazın farzları Toplam 32
İMANIN ŞARTI 6 DIR
1 . Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak.
2 . Allah’ın meleklerine inanmak.
3 . Allah’ın kitaplarına inanmak
4 .Allah’ın peygamberlerine inanmak
5 . Ahiret gününe (yani öldükten sonra dirilmeye) inanmak.
6 . Kaza ve kadere (yani hayır ve şerrin yaratılmak bakımından Allâhu Teâla’dan olduğuna) inanmak
İSLAM’IN ŞARTI 5 TİR
1 . Kelime-i şehadet getirmek.
2 . Günde beş vakit namaz kılmak.
3 . Ramazan orucunu tutmak.
4 . Zenginlerin her yıl malının 40’ta 1’ini zekat olarak vermesi.
5 . Gücü yeten için ömründe bir kere hacca gitmek.
ABDESTİN FARZI 4 TÜR
1 . Yüzü yıkamak.
2 . Elleri dirseklerle beraber yıkamak.
3 . Başın 4’te 1’ini mesh etmek.
4 . Ayakları topuklarıyla beraber yıkamak.
GUSLÜN (BOY ABDESTİNİN) FARZI 3 TÜR
1 . Mazmaza: Ağza su verip, ağzı boğaza kadar iyice yıkamak.
2 . İstinşak: Burna genize kadar su çekmek.
3 . Bütün bedeni tepeden tırnağa iğne ucu kadar kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak.
TEYEMMÜMÜN FARZI 2 DİR
1 . Niyet: Ne için teyemmüm edeceksek ona niyet etmek.
2 . Darp: Elleri temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeye 2 kere vurup önce yüzü sonra kolları mesh etmek.
NAMAZIN FARZLARI 12 DİR
6’sı dışından 6’sı içindendir. Dışındakilere şart içindekilere rukün denir.
ŞARTLAR
1 . Hadesten taharet: Gusül, abdest veya teyemmüm almak.
2 . Necasetten taharet: Bedenimizi, elbisemizi ve namaz kılacağımız yeri temizlemek.
3 . Setr-i avret: Avret yerlerini örtmek. (Erkeklerin göbek ile diz kapağı altının arası; kadınlarda ise yüz, ellerin bileklerden aşağısı, ayakların topuklardan aşağısı hariç bütün vücut)
4 . İstikbâli kıble: Kıbleye yönelmek.
5 . Vakit: Her namazı vaktinde kılmak.
6 . Niyet: Kılacağımız namaza niyet etmek.
RUKÜNLER
1 . İftitah tekbiri: Namaza Allahu ekber diyerek başlamak.
2 . Kıyam: Namazı ayakta kılmak.
3 . Kıraat: Namazda ayakta iken Kur’an’ dan en az üç kısa ayet veya bu miktarda bir uzun ayet okumak.
4 . Rükû: Namazda rükua varmak.
5 . Sücud: Namazda secdeye varmak.
6 . Ka’de-i âhire: Namazın sonunda teşehhüt miktarı (Ettahiyyatü’yü okuyacak kadar) oturmak.
İTİKAD (İNANÇ)
İMÂN VE İSLÂM
“Gerçekten Allâh katında (makbul) din,
sadece İslâm’dır.”
İmân, lugatta; bir şeye inanmak, bir şeyi tasdik etmek, “Bu şey böyledir, şöyledir” diye hüküm vermektir.
Dindeki mânâsı ise: “Allâh Teâlâ’nın dinini (1) kalb ile kabul etmek, yani Resûlüllâh (s.a.v.)’in bildirdiği şeyleri kat’î sûrette kalben tasdik eylemek ve (2) dil ile ikrar eylemektir.”
Yâni imânın rüknü ikidir:
1. Kalb ile Tasdik: Bu ana rükündür.
2. Dil ile İkrar: Buna rükn-ü zâid denir. Bu rükün sayesinde kalb ile tasdik sonucu kalbde oluşan iman insanlar tarafından öğrenilir ve o kimseye artık şeriatın hükümleri uygulanır.
İMANIN DERECELERİ
İmân iki kısma ayrılır:
1. İcmâl-i İmân: İnanılacak şeylerin hepsine birden kısaca inanmaktır.
2. Tafsîlî İmân: İnanılacak şeylere açık ve tafsilatlı bir şekilde inanmaya denir.
İcmâlen iman eden kişinin imânı makbul olur, fakat her bir mü’mine inandığı esasların tafsilini öğrenmek farzdır. Resûlüllâh (s.a.v.):
“Her Müslüman erkek ve kadına ilim öğrenmek farzdır” buyurmaktadır.
ÂMENTÜ VE ANLAMI
Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübühî ve rusulihî velyevmilâhiri ve bilkaderi hayrihî ve şerrihî minallâhi Teâla velbâ’sü bâ’del mevti hakkun eşhedü ellâ ilâhe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh
Âmentü billâhi: Ben Allâhu Teâla’nın varlığına ve birliğine inandım.
Ve melâiketihî: Meleklerine de inandım.
Ve kütübühî: Kitaplarına da inandım.
Ve rusulihî: Resullerine yani peygamberlerine de inandım.
Velyevmilâhiri: Âhiret gününe de inandım.
Ve bilkaderi hayrihî ve şerrihî minallâhi Teâla: Kaderin hayırlısı ve şerlisi yaratılmak bakımından Allâhu Teâla’dan olduğuna da inandım.
Velbâ’sü bâ’del mevti hakkun: Öldükten sonra dirilmekte haktır, ona da inandım
Eşhedü ellâ ilâhe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh: Ben şehadet ederimki Allâhu Teâla’dan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederimki Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) onun kulu ve elçisidir.
İMANIN ŞARTLARI
İmanın şartları altıdır:
1. Allâh ü Teâlâ’nın varlığına ve birliğine inanmak.
2. Meleklere inanmak.
3. Kitaplara inanmak.
4. Peygamberlere inanmak.
5. Âhiret gününe inanmak.
6. Kaza ve kadere, hayır ve şerrin Allâh ü Teâlâ’dan olduğuna inanmak.
1. ALLAH’IN VARLIĞINA
VE BİRLİĞİNE İMAN ETMEK
Allâh Teâlâ, birdir. O’nun zâtı, bütün kemal sıfatlarıyla vasıflanmıştır. Bütün noksan sıfatlardan beridir. Bütün âlemleri yoktan var eden odur, onun büyüklüğüne, kudret ve azametine son yoktur. Bizleri ve bizim gördüğümüz, görmediğimiz, göremeyeceğimiz nice binlerce âlemleri yaratıp, yaşatan ve besleyen ancak O’dur.
Allah’u Teâlâ’da mutlak bulunan sıfatlar vardır. Bunlara vacib sıfatlar denir ve iki kısma ayrılır.
a. Zâtî Sıfatlar
b. Subûtî Sıfatlar
İşte biz böyle kemal sıfatlarıyla vasıflanmış olan bir Allâh ü Teâlâ’nın varlığına ve bütün bu yüce sıfatlarına iman ederiz. Mukaddes sıfatlara dair, sırasıyla bilgi vereceğiz.
A- ZATİ SIFATLAR:
Bunlar altı tanedir.
1. Vücut: Allâh ü Teâlâ’nın varlığı demektir. Gerçekten Allâh vardır ve en büyük varlık ona mahsustur. Onun varlığı her şeyden daha fazla apaçık ortadadır. Çünkü Allâh ü Teâlâ olmasaydı, hiçbir şey var olmazdı.
2. Kıdem: Ezeliyet, yani evveli olmamaktır. Evveli olmayana Kadîm denir. Sonradan olana da hâdis denir. Allâhü Teâlâ kıdem sıfatıyla da vasıflanmıştır. Çünkü ezelîdir, kadîmdir. Varlığının evveli yoktur.
3. Bekâ: Ebediyet, yani sonu bulunmamak sıfatıdır. Sonu olana fâni, sonu olmayana da bâki denir. .Allah’u Teâlâ bâkidir.
4. Vahdâniyet: Birlik, tek olmak, artmamak, ayrılmaktan, eksilmekten beri olmak gibi mânâları ifade eden bir sıfattır. Bu sıfatla sıfatlanana vâhid denir ki bu sıfat da sadece Allâh’a mahsustur. Allâh ü Teâlâ zâtında, ulûhiyetinde, mabudiyetinde ve diğer bütün sıfatlarında birdir. Ortaktan münezzehtir.
5. Muhalefetün Lil Havadis: Sonradan var edilenlere benzememek demektir. Allâhü Teâlâ yaratılmış şeylerden hiç birine herhangi bir şekilde benzemez. Hepsine muhaliftir. Hatırlara her ne gelirse gelsin Allâh ü Teâlâ onlardan mutlaka başkadır.
6. Kıyam Bi Nefsihi: Zamandan, mekândan, cihetten,ihtiyaçtan beri olmak mânâsındadır. O hiçbir şeye muhtaç değildir,her şey O’na muhtaçtır.
B- SÛBUTİ SIFATLAR:
1. Hayat: Diri olmak demektir. Allah’u Teâlâ kendisine mahsus bir hayat sâhibidir.
2. İlim: Bilmek demektir. Allâh ü Teâlâ ilim sıfatı ile de sıfatlanmıştır. Ve O’nun ilmi, yaratılmışların ilmi gibi basit, sınırlı olmayıp bütün kâinatı kuşatıcıdır.
3. Semi: İşitmesi demektir. Allâh ü Teâlâ işitme sıfatı ile sıfatlanmıştır. Onun işitip bilmesi, başkalarının işitip bilmeleri gibi sınırlı değildir. Allah her şeyi işitir.
4. Basar: Görme kuvveti demektir. Allâh ü Teâlâ kendi şanına layık bir şekilde görme sıfatı ile sıfatlanmıştır. Allâh ü Teâlâ her şeyi görür. Bazı şeyleri görmesi diğer şeyleri görmesine engel olmaz. Onun görmesinden hiçbir zerre gizli kalmaz.
5. İrâde: Dilemek demektir. Cenab-ı Hakkın dilemesi vardır,dilediğini yapar.
6. Kudret: Zenginlik, kuvvet demektir. Ezeli, ebedi tam bir kudret Allâh ü Teâlâ’ya mahsustur, her şeye gücü yeter.
7. Kelâm: Allah’u Teâlâ’nın konuşma sıfatı vardır. Ancak O’nun kelâmı kendi zatına mahsus bir kelâmdır. Allâh ü Teâlâ, ezelî kelamını dilediği zaman kendi şânına lâyık bir şekilde meleklerine bildirir, işittirir, anlatır.
8. Tekvin: Var etmek, yaratmak demektir. Her şeyi Allâh ü Teâlâ yaratır. Allâhü Teâlâ’nın bu âlemleri yaratıp yok etmesi ve bilhassa kullarını yaratması, yaşatması, beslemesi sonra da öldürüp başka bir âleme götürmesi bütün bu Tekvin sıfatının birer tecellisi demektir.
2. MELEKLERE İMÂN
İmanın şartlarından ikincisi meleklere inanmaktır: melekler, Ruh gibi latîf, mahiyetleri Allâh ü Teâlâ’ca malum kuvvetli varlıklardır. Meleklerin bir kısmı daima ibadetle, zikir ve tefekkür ile meşgul olur. Bir kısmı da yerde, göklerde bir hayli vazifeler ile meşgul olur. Evlenmekten, doğup doğurmaktan, beridirler. Değişik şekillere girebilirler. Allâh ü Teâlâ’nın emirlerine katiyen isyan etmezler, vazifelerini emroldukları şekilde yaparlar.
Melekler görünmezler. Melekler son derece kuvvetli ve süratli varlıklardır: Melekler gaybı bilmezler Allah’u Teâlâ bildirirse bilirler.
MELEKLERİN EN BÜYÜKLERİ
VE VAZİFELERİ
Cebrâil (Aleyhisselam), Azrâil (Aleyhisselam), Mikâil (Aleyhisselam), İsrâfil (Aleyhisselam) adında DÖRT MELEK vardır ki, bunlar meleklerin en büyüklerindendir. Bunların yanlarında bir çok daha melekler vardır.
Cebrâil (Aleyhisselam): Cenâb-ı Hakk’ın kitaplarını peygamberlere getirip tebliğ etmeğe memur kılınmıştır.
Azrâil (Aleyhisselam): İnsanların ölecekleri zaman ruhlarını almaya memurdur.
Mikâil (Aleyhisselam): Bu âlemde bir kısım hadiselerin; mesela rüzgârların, yağmurların, ekinlerin ve benzeri hususların meydana gelmesine memurdur.
İsrâfil (Aleyhisselam): Kıyâmet gününün meydana gelmesi ve bütün insanların öldükten sonra tekrar dirilmeleri hususlarına memur bulunmuştur. Ayrıca bunların kendilerine mahsus kim bilir daha nice yüksek vazifeleri de vardır.
Ayrıca; “Hafaza”, Kiramen Kâti’bin: denilen melekler de vardır ki, bunlardan her insanın yanında (sağında ve solunda) iki melek bulunur. Biri, o insanın güzel amellerini, diğeri de çirkin amellerini yazar, o insanın amel defterini meydana getirirler.
Münker ve Nekir: Kabirde sorgu sual melekleridir. İnsan ölünce kabrinde: “Rabbin Kimdir?”, “Peygamberin Kimdir?”, “Dinin nedir?”, “Kıblen neresidir?” diye sual olunacaktır ki buna “Kabir Soruları” denir.
Rıdvan: Cennetin bekçisidir.
Malik: Cehennemin bekçisidir.
İşte her şeyi muhakkak bir hikmete bağlı yaratmış olan Allâh ü Teâlâ Hazretleri melekleri de bu gibi vazifeleri görmek, kendisinin adâletini ve kâinattaki hâkimiyet ve mabudiyetini tecelli ettirmek, gibi bir çok hikmetlerden dolayı yaratmıştır.
3. KİTABLARA İMÂN
Allâh ü Teâlâ’nın bütün kitablarına imân etmek bizim için farzdır.
Allâh ü Teâlâ Hazretleri, insanlara yine insanlardan peygamberler göndermiş olduğu gibi, bu peygamberlerden bir kısmı vasıtasıyla da insanlara kendi iradelerini, emirlerini, yasaklarını, hikmetlerini birer kitab ile bildirmiştir.
Bu kitabların bir kısmına “SUHUF” denir ki, birkaç sahifelik kitablardır. Dördü de büyük kitablardır. Şöyle ki:
Mukaddes büyük kitaplar;
Tevrat: Musa (Aleyhisselam)’a
Zebur: Davud (Aleyhisselam)’a
İncil: İsa (Aleyhisselam)’a
Kur’an-ı Kerim: Bizim peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi Vesselem)’e gönderilmiştir.
Sahifeler şu peygamberlere gönderilmiştir:
Âdem (Aleyhisselam)’a 10 sahife.
Şit (Aleyhisselam)’a 50 sahife.
İdris (Aleyhisselam)’a 30 sahife.
İbrahim (Aleyhisselam)’a 10 sahife.
Allah Teâlâ’nın bütün kitaplarına iman etmek geride de dediğimiz gibi bizim için farzdır. Biz bugün başka milletlerin ellerinde bulunan ve semavi oldukları iddia edilen kitapların birer ilahi kitap olduğuna değil, tayin etmeksizin semavi kitapların peygamberlere ihsan buyurulmuş olduğuna iman ederiz. Ve yalnız Kur’an-ı Kerim’in zamanımıza kadar tamamen muhafaza edilmiş ilahi bir kitap olduğunu ve bütün semavi kitapların esaslarını daha mükemmel bir halde kendisinde bulundurduğunu bilip inanırız.
Mesela bugün elde bulunan Tevrat, Zebur, İncil nüshalarından hiçbiri Allah Teâlâ’nın Musa, Davut, İsa (Aleyhissellam)’a vermiş olduğu kitapların aynısı değildir.. Ancak Kur’an-ı Kerim’dir ki, aslının aynısı olması bakımından tamamen muhafaza edilmiş bulunmaktadır, bir kelimesi bile değişikliğe uğramamıştır.
KUR’AN-I KERİM’İN ÖZELLİKLERİ
1. Kur’an-ı Kerim indirildiği gibi kalacak ve hiçbir değişikliğe uğramadan, kıyamete kadar bozulmayacaktır.
Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Kur’an-ı sana biz indirdik onun koruyucusu da biziz” (Hicr Suresi: 9 )
2. Olaylara göre ayetler ve sureler halinde parça parça indirilmiştir.
3. Son ilahi kitaptır. Ondan başka kitap gelmeyecektir. Kur’an’ın hükümleri kıyamete kadar geçerli olarak değişmeyecektir.
4. Kur’an-ı Kerim, bütün insanlığa gönderilen bir kitaptır. Halbuki diğer kutsal kitaplar belirli milletlere gönderilmişti.
5. Kur’an-ı Kerim, Peygamber efendimize verilen en büyük mucizedir.
Kur’an Allah’u Teâlâ tarafından Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e nazil olan (indirilen) ona gönderilen mukaddes bir kitaptır. Alla’u Teâlâ’nın en son ve en büyük kitabıdır.
Bu mübarek ve mukaddes kitabın lafzı da, manasıda, özüde ,sözüde Allah tarafından Peygamber Efendimize gönderilmiştir.
Kur’an-ı Kerim meleklerin büyüklerinden Cebrail (Aleyhisselam) vasıtasıyla Peygamber Efendimize ayet ayet, sure sure nazil olmuştur.
Kur’an Allah kelamıdır. Mevla’nın sözüdür. Kur’an kıymetli, faziletli kâtipler (vahiy kâtipleri) eliyle yazılmıştır. Ona yalnız temiz ve pak olanlar dokunabilir. Cebrail (Aleyhisselam) insan değil melektir. Peygamberlere Allah’tan emirler, kitaplar, vahiyler getiren Cebrail (Aleyhisselam)dır.
Kur’an-ı Kerim 23 sene gibi uzun bir zaman içinde hâdiselere göre Peygamberimize nazil olmuştur.
SÛRE: Kur’an-ı Kerim surelerinin sayısı 114 tanedir. Her surenin ayrı ayrı ismi vardır ki bu sure adlarını Allah’u Teâlâ koymuştur. En uzun sure Bakara suresidir ki 286 âyettir. En kısa sure Kevser suresidir 3 âyettir.
ÂYET: Surelerin ayrı, ayrı cümlelerini bir araya getiren belirli parçalarına âyet denir.. Kur’an-ı Kerim’de 6666 ayet vardır.
KUR’AN-I KERİM’DEKİ
SECDE AYETLERİNİ VE TİLÂVE SECDESİNİ MUTLAKA BİLMELİSİNİZ
Kur’ân-ı Kerîm’deki ondört secde âyetinden herhangi birin okuyan ve işiten bir müslümanın üzerine lâzım gelen bir secde yapmaktır ki, tilâvet secdesi niyetiyle Allâhü Ekber denilerek secdeye varılır, secdede üç kere “Sübhâne Rabbiye’l Âlâ” denilir. Sonra Allâhü Ekber denilerek secdeden kalkılır. Eller tekbir getirilirken kaldırılmaz.
Secde âyetlerinin Kur’ân-ı Kerim’deki yerleri
SÛRE ÂYET NO: SAYFA NO:
A’RÂF 206 175
RÂD 15 250
NAHL 49 271
İSRÂ 107 292
MERYEM 58 308
HACC 18 333
FURKAN 60 364
NEML 25 378
SECDE 15 415
SÂD 24 453
FUSSİLET 37 479
NECM 62 483
İNŞİKÂK 21 589
ALAK 19 597
KUR’AN-I KERİM OKUMANIN EDEPLERİ
1. Kur’ân-ı Kerim ve Hadis-i Şerif dinlemekte sünnet olan odur ki insan fehmini ve zihnini söyleyip anlatana vere ve susup dura.
2. Yine bu manada sünnetir ki çevrenin sükunu temin edile ve gözler yumula. Kalp dahi, Yüce Hakk’ın kelamından yana duyduğu ile amele azimli buluna.
3. Yine Kur’ân-ı Kerim ve Hadis-i Şerif dinlerken sünnet olan şudur ki; Anlatılan ve okuyan sözünü tamamen bitirmeden duydu-ğundan bir bahis açmaya.
4. Sahabe-i Kiram’ın sünnetidir ki onlar hiçbir şey sormaz, hiçbir bahis açmazlardı. Ancak köylülerden biri gelip te o manada bir şey soruncaya kadar.
5. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz her gece Kur’ân-ı Kerim’den okuyup geçmeyi adet edinmişlerdi.
6. Kur’ân-ı Kerim’i tertil üzere okurdu.
7. Her âyetin sonunda dururdu.
8. Kur’ân-ı Kerim’den bir aşrı şerif okunurken sünnet olan okuyanında dinleyeninde gözlerini yumup ellerini dizlerine koymasıdır.
9. Sabah akşam Seyyidül İstiğfar duasını okumakta sünnettir.
10. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz, Rahmet âyeti okunduğunda Allâh Teâlâ’dan bir dilekte bulunurdu.
11. Azap âyeti geçtiği zaman Allâh Teâlâ’ya sığınırdı ve Yüce Allâh’ın tesbihini okurdu.
12. İrabına göre okumakta sünnettir.
13. Kur’ân-ı Kerim ezbere alındıktan sonra korunmaya çalışıl-sın. Ta ki onu ezberine alan aniden unutup gitmeye, bu da sünnettir.
14. Her müminin Kur’ân-ı Kerim’den okuyacağı günlük virdi olmalı.
15. Başkasının okuduğu Kur’ân-ı Kerim’i dinlemekte sünnettir.
16. Kur’ân-ı kerim’i ezberden okumakta sünnettir.
17. Kur’ân-ı Kerim’i yüzüne bakarak okumak ta sünnettir.
18. Her gece Âmenerresûlü’yü okumak sünnettir.
19. Her gece Yâsîn-i Şerif’i okumak sünnettir.
20. Her gece Vâkıa suresini okumak sünnettir.
21. Her gece Bakara suresinin başından ve sonundan okumak sünnettir.
22. Her gece Secde suresini okumak sünnettir.
23. Her gece Tebâreke suresini okumak sünnettir.
24. Sabah akşam Haşr suresinin son üç âyetini okumak sünnettir.
25. Kur’ân-ı Kerim okumadan önce, misvak kullanmak sünnettir.
26. Kur’ân-ı Kerim okumadan önce, yeni bir abdest almak sünnettir.
4. PEYGAMBERLERE İMÂN
İmanın şartlarından dördüncüsü peygamberlere imandır.
Peygamber: Allah’u Teâlâ’nın kullarına DİNİ’ni bildirmek için memur ettiği pek muhterem insanlardan her birine denilmiştir ki bu zâtlar Allâh ü Teâlâ’nın birer elçisi demektir. Bu zatların Hak Teâlâ tarafından böyle peygamber gönderilmiş oldukları, kendi şahsiyetlerinde görülen büyüklükle ve açıklamaya muvaffak oldukları bir takım mucizeler ile sabit olmuştur.
Mucize: Başkalarının meydana getiremeyecekleri harikulâde şeylerdir ki, bir peygamberin doğruluğuna şahitlik yapmak için onun tarafından Hak Teâlâ’nın kudretiyle meydana getirilir.
Keramet: Bir kısmı harikulâde şeylerdir ki, Allah Teâlâ’nın kudreti ile “evliya” denilen kulları tarafından meydana getirilir.
Peygambere, “Nebî” denir. Bununla beraber yeni bir kitap ile, yeni bir şeriat ile bir ümmete peygamber gönderilmiş olan zata nebi, peygamber denildiği gibi “Resûl, Mürsel” de denir. Yeni bir kitap ve yeni bir şeriat ile gönderilmeyip de kendisinden evvelki bir peygamberin kitabını ve şeriatını ümmetine bildirmeğe memur olmuş olan zata da yalnız nebi denilir, Resûl ve Mürsel denilmez. Nebi’nin çoğulu Enbiyâ’dır, Resûl’ün çoğulu da Rüsul, Mürsel’in çoğulu da Mürselîn’dir.
Allah Teâlâ’nın ilk Peygamberi Hazreti Âdem (Aleyhissellam)-dır son ve en büyük peygamberi de bizim sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (Aleyhissellam)’dır. Bu sebeple Peygamber Efendimize “Hatemu’l-enbiya” denilmiştir.
PEYGAMBERLERİN
SIFATLARI (ÖZELLİKLERİ) 5 TANEDİR
1 .SIDK: Her husus ta doğru olmak.
2 .EMANET: Emin ve güvenilir olmak.
3 .FETANET: Akıllı ve zeki olmak.
4 .İSMET: Her türlü günahtan uzak olmak.
5.TEBLİĞ: Allâhu Teâla’dan aldıkları vahiyleri insanlara duyurmak.
Bunların arasında sayılarını ancak Allâh ü Teâlâ’nın bildiği daha bir çok peygamber daha gelip geçmiştir. Fakat bunlardan mübârek adları Kur’ân-ı Kerim’de beyan olunan, ancak şu yirmibeş peygamberdir:
KUR’AN-I KERİMDE
İSMİ GEÇEN PEYGAMBERLER
Peygamberlerin kesin sayılarını ve isimlerini bilmiyoruz. Kur’an-ı Kerim de ismi geçen peygamberler 25’dir. Aşağıdaki tabloda Kur’ân-ı Kerim’de ismi geçmediğinden dolayı Şît aleyhisselâm’ın ismi geçmemektedir. Bundan dolayı da kendisine indirilmiş olan 50 sahifeyi orada zikretmedik. Dikkat oluna!
Kur’ân’daki İsmi Kendisine Verilen Kitab Gönderildiği Toplum
Hz. Âdem
(aleyhisselâm) O’na 10 sahife indirilmiştir İnsanlığın Babasıdır
Hz. İdrîs
(aleyhisselâm) O’na 30 sahife indirilmiştir Kâbil’in soyundan gelen bir kavme gönderildi
Hz. Nûh
(aleyhisselâm) ____ Hz. İdrîs’in ardından yine sapıklığa düşmüş olan topluma gönderildi
Hz. Hûd
(aleyhisselâm) ____ Yemen’deki Âd kavmine gönderildi
Hz. Sâlih
(aleyhisselâm) ____ Şam ile Medine arasındaki Semûd kavmine gönderildi
Hz. Lût
(aleyhisselâm) ____ Filistin civarındaki Sodom ve Gomor şehirlerine gönderildi
Hz. İbrâhîm
(aleyhisselâm) O’na 10 sahife indirilmiştir Bâbil halkına gönderilmiştir
Hz. İsmâil
(aleyhisselâm) ____
Yemen ve Şam taraflarındaki Amalika kabilelerine gönderildi
Hz. İshâk
(aleyhisselâm) ____ Ken’ân diyarında vazifesini ifâ etmiştir
Hz. Yâkûb
(aleyhisselâm) ____ Ken’ân diyarında vazifesini ifâ etmiştir
Hz. Yûsuf
(aleyhisselâm) ____ Mısır’da vazifesini ifâ etmiştir
Hz. Eyyûb
(aleyhisselâm) ____ Şâm vilâyetlerine gönderilmiştir
Hz. Şuayb
(aleyhisselâm) O’na Tevrât
indirilmiştir Eyke ve Meyden âhalisine gönderildi
Hz. Musâ
(aleyhisselâm) ____ İsrâiloğullarına gönderildi
Hz. Hârun
(aleyhisselâm) O’na Zebûr
indirilmiştir İsrâiloğullarına gönderildi
Hz. Dâvud
(aleyhisselâm) ____ İsrâiloğullarına gönderildi
Hz. Süleymân
(aleyhisselâm) ____ İsrâiloğullarına gönderildi
Hz. Zülkifl
(aleyhisselâm) ____ İsrâiloğullarına gönderildi
Hz. Yûnus
(aleyhisselâm) ____ Asûrlulara (Ninovalılara) gönderilmiştir
Hz. İlyâs
(aleyhisselâm) ____ İsrâiloğullarına gönderilmiştir
Hz. Elyasa’
(aleyhisselâm) ____ İsrâiloğullarına gönderilmiştir
Hz. Zekeriyyâ
(aleyhisselâm) ____ İsrâiloğullarına gönderilmiştir
Hz. Yahyâ
(aleyhisselâm) ____ İsrâiloğullarına gönderilmiştir
Hz. İsâ
(aleyhisselâm) O’na İncil
indirilmiştir İsrâiloğullarına gönderilmiştir
Hz. Muhammed
(sallâhu aleyhi ve sellem) Peygamberimize Kur’ân-ı Kerim indirilmiştir Bütün insanlara ve cinlere gönderilmiştir
Bunlardan başka, Peygamber veya veli oldukları hususunda, ihtilaflı olan Hazreti Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn’in isimleri de Kur’an-ı Kerim’de geçmektedir.
Peygamberlere iman etmeyen bir kimse, Allâhü Teâlâ’ya da iman etmemiş olur. Çünkü Hak Teâlâ’ya kabul edeceği şekilde imân etmenin yolunu insanlara bildiren ancak peygamberlerdir. Kendi naciz akıllarını bu hususta rehber edinmek isteyenler, hakka eremezler, dalâlette kalırlar. Allâh ü Teâlâ’nın peygamberlere imân edilmesi hakkındaki emirlerine de aykırı hareket etmiş olacakları için, bu bakımdan da hidayetten mahrum kalmış olurlar.
5. ÂHİRET GÜNÜNE İMÂN
Âhiret, bu dünyadan sonraki sonsuz alemdir. Şöyle ki: Allah Teâlâ, içinde yaşadığımız bu dünyayı ve üzerindeki bütün varlıkları geçici bir zaman için yaratmıştır. Bir gün olacaktır ki, ne bu dünyadan, nede üzerinde ki yaratılmış şeylerden bir eser kalacak bilakis Hak Teâlâ’nın taktir ettiği o gün gelince bütün insanlar, bütün canlı cansız yaratıklar yok olacaktır. Bütün dağlar taşlar, yerler gökler parçalanacak, bu alem bambaşka bir alem olacaktır. Bu bir kıyamettir. Bundan sonra yine Allah’ımızın taktir buyurmuş olduğu gün gelince bütün insanlar yeniden hayat bulacak, hepsi de “Mahşer” denilen pek geniş, düz bir sahada toplanacak, yeni bir hayat başlayacaktır ki, bu da “umumi haşr” dır.
İşte bu yeni hayatın başlayacağı günden itibaren bitmez, tükenmez bir halde devam edecek olan aleme de “Ahiret alemi” denir ki, buna inanmak da Müslümanlıkta bir esastır.
Kudretinin sonu bulunmayan Allah Teâlâ’ya göre âhiret hayatını, gelecekti alemi meydana getirmek pek kolay bir şeydir. Alemleri yoktan var eden, bilhassa insanları bir çok kuvvetler ile yaratıp kendilerine hayat veren muazzam yaratıcımız için bu alemleri, bu insanları yok ettikten sonra tekrar yaratmak zor bir şey değildir.
Mahşerde her mükellef insan, suâl ve cevaba tâbi olacak, amel defteri kendisine verilecek, dünyadaki amelleri mizana vurulacak, müminlerin bir kısmı peygamberlerin ve diğer büyük zatların şefaatlerine nail olacak, her kişi Sırat denilen köprüden geçmek mecburiyetinde kalacak, insanların bir kısmı sırattan geçerek Cennet’e girecek, bir kısmı da bundan geçemeyip Cehennem’e düşecektir. Şöyle ki:
1. Sual ve cevap, Ahiret gününde Allah Teâlâ tarafından mükellef olan varlıkların sorguya çekilmesidir. Mahşerde büyük bir adalet mahkemesi kurulacak, herkesten dünyada ki yaptıkları sorulacak, ona göre hakkında karar verilecektir.
2. Amel defteri, Her insanın dünyada iyi ve kötü bütün işledikleri yazılmış olan defterdir. Melekler tarafından yazılmış olan bu defter, ahirette sahibine verilecek, “Al kitabını oku!” denilecek, hiçbir şey gizli kalmayacaktır.
3. Mizan, Mahşerde herkesin amellerini tartmaya mahsus bir adalet ölçüsüdür ki, bununla amellerin iyi ve kötü miktarı anlaşılmış olur.
4. Sırat, Cehennemin üzerine kurulmuş , üzerinden geçilmesi pek zor bulunan bir köprüdür ki, bunun üzerinden Allah Teâlâ’nın muhterem kulları pek kolaylıkla, hatta bir kısmı birer göz kamaştırıcı şimşek gibi geçip Cennete gireceklerdir. Kafirler ile affa nail olmayan bir kısım müminler de geçemeyip Cehenneme düşeceklerdir.
5. Cennet, Hatır ve hayale gelmeyen maddi ve manevi nimetleri bulunduran, yok olmaktan beri, şu an mevcut ve sekiz tabakaya ayrılmış bir mükafat alemidir ki, bulunduğu yeri ancak Allah Teâlâ bilir. Müminler, Cennete pek büyük nimetlere ereceklerdir, bilhassa Allah Teâlâ’yı mekandan, zamandan münezzeh ve şanı uluhiyetine layık bir şekilde vakit vakit görmek şerefine nail olacaklardır ki, buna “Rü’yetullah” denir. İman sahipleri bu nimete nail oldukça cennetin diğer nimetlerini, zevklerinin unutacaklar, en büyük, en yüce, en ruhani bir zevke dalacaklardır. Artık bunun üstünde bir nimet düşünülemez
6. Cehennem, Bütün kafirler ile bazı günahkar müminler için yaratılmış, yedi dereceye, aşağı tabakaya bölünmüş bir azap kaynağıdır. Burada kafirler ebedi surette kalarak azap göreceklerdir.. Günahkar müminler ise bir müddet azap gördükten sonra afolunarak cennete konulacaklardır. Cehennemin bulunduğu yeri de ancak Allah Teâlâ bilir.
7. Kevser havuzu, Mahşer günü Allah’ü Teâlâ tarafından peygamberimize ihsan buyurulacak olan gayet büyük bir havuzdur ki bunun pek tatlı, berrak suyundan müminler içecek, mahşerin dehşetinden ileri gelen hararetlerini gidereceklerdir.
8. Şefaat, Ahiret günü bir kısım günahkar müminlerin affedilmeleri ve itaatli müminlerin de yüksek mertebelere ermeleri için peygamberimizin ve diğer büyük zatların Allah’u Teâlâ’dan dua ve af dileğinde bulunmalarıdır. Ahirette bütün insanlara ait muhakeme ve muhasebenin bir an evvel yapılması için en büyük şefaatte bulunacak zat, bizim Peygamber Efendimizdir. Ve onun böylece nail olduğu yüksek makama, imtiyaza da “Makam-ı Mahmud” denir. Bütün bu saydığımız şeylerin hakikatini, tafsilatını olduğu gibi, tamamıyla bilmek ancak Allah’ü Teâlâ’ya mahsustur.
“Allah’ü Teâlâ her şey üzerine hakkıyla güç ve iktidar sahibidir.”
ÂHİRETİN VARLIĞINDA
EBEDİ OLMASINDAKİ HİKMET
Mâlumdur ki, Allâh ü Teâlâ Hazretleri ezelîdir, ebedîdir, kudreti de sonsuzdur ve her fiilinde bir nice hikmetler vardır, onun yaratıcılık sıfatı her zaman tecelli edecektir, onun yarattığı ve yaratacağı varlıkların bir kısmı devam edip duracaktır, kim bilir bu içinde bulunduğumuz âlemi ne kadar asırlardan önce yaratmıştır, sonra da bu âlemde bir takım ibâdetler ile, vazifeler ile mükellef olmak üzere insanları seçkin bir sınıf olarak yaratmıştır.
Şüphe yok ki insanlar bu dünyaya bir imtihan için getirilmiştir.
Şunu da düşünmelidir ki, bu dünyada insanlar ve diğer mükellef yaratılmış varlıklar iki kısma ayrılmıştır. Bir kısmı üzerine düşen vazifeleri yerine getirmekte, Allah’ü Teâlâ’nın varlığına yok olmaz bir inançla sarılmış bulunmaktadır.. bu sebeple bunların mükafatları da ahiret hayatında ebedi olacaktır.
Diğer bir kısım ise vazifelerini su-i istimal etmiş, yaratıcısını unutmuş, kendi hevesine tapınmakta bulunmuş, gittiği dalalet (sapıklık) yolunun doğruluğuna daimi bir kanaatle gönül bağlamış, milyarlarca sene yaşayacak olsa, kendi inancını, kendi inkarını terk etmemek azminde bulunmuştur. Bu sebeple bunların cezaları de kendi kanaatleri gibi daimi olacak, bunlar ahirette ebedi bir azaba tutulacaklardır.
Şunu da ilave edelim ki, Allah’ü Teâlâ’nın katında güzel iman, o kadar büyük, makbul bir şeydir ki, onun karşılığı ilahi bir lütuf olarak ebedi bir mükafattır. Hakkı inkar, batıla tapınmak da o kadar büyük bir cinayettir ki, bunun karşılığı da daimi bir azaptan başka değildir.
“İmân ve Sâlih amel sahibi kimseler muhakkak naim cennetinde, imân ve Sâlih amel sahibi olmayan kimseler ise muhakkak cehennemdedirler.”
6. KAZA VE KADERE İMÂN
Allah’ü Teâlâ’nın mahlukatı yaratmadan evvel ezeli ilmi ile olmuş ve olacak her şeyi bilip taktir etmesine kader denir.
Bu taktir edilen şeylerin vakti: şartı hasıl oldukça meydana gelmesine kaza denir.
Mesela herhangi bir insanın filan günde yaratılmasını Hak Teâlâ’nın ezelde dilemiş olması, bir kaderdir. O insanın bu taktir edilmiş günde meydana getirilmesi de bir kazadır, bir yaratma ve icattır. Bununla beraber bu kaza tabiri,taktir, hüküm manasına da gelir.
Kaza ile kadere iman da Müslümanlarca büyük bir esastır. Bunlara inanmak, Allah Teâlâ’ya imanın gereğidir.
Bu sebeple biz Allah’ımızın kazasına, kaderine de inanırız. Ve bu kaza ve kadere razı oluruz. Bu bizim iman borcumuzdur.
Kadere iman Peygamberimizi bildirdiği gibi hayrın da şerrinde Allah’tan olduğuna inanmaktır. Kadere iman eden mümin elinden kaçana üzülmez. Musibetlerin çokluğu ile ümitsizliğe kapılmaz. Ayrıca kendisine nimet verilince de gurura kapılmaz. Mümin Allah’a inanınca acizliğinin farkına varır. Rabbine sığınır. Kadere iman hüznü giderir.
Peygamberimiz kader ile münakaşaya girenler için şöyle demiştir. Bununla mı emroldunuz? Kader konusunda münakaşa etmekle mi? Sizin yaratılmanızdan kast olunan bu mudur? Sizden evvelkiler ancak bu gibi şeylerle, Allah’ın kitabının bir kısmını, diğer bir kısmı ile karşılaştırmak yüzünden helak oldular. Allah size bir şey emretti mi tabi olun. Ve bir şeyden de men etimi ondan sakının. İnsan hayır ve şerri ezelde yapıldığı taktir edildiği için işlemiyor. İnsanın kendi iradesi ile hayır ve şer işleyeceği Allah tarafından bilindiği için, ezelde öyle yazılıp takdir ediliyor.
Her şeyin yaratıcısı Allah’tır O’nun irade ve kudreti dışında hiçbir şey meydana gelmez. Ancak insanlara ahirette mükafat ve ceza verilmesi için bazı işlerde irade verilmiştir. İşte kul irade ve gücünü hangi tarafa sarf ederse Mevla onu halk eder (yaratır). Yani bu işlerin hasıl olması kulun kesbi ve Allah’ın halkı (yaratması) ile oluyor.
Yoksa: “Ne yapayım kader böyle imiş” diye kendisini mesuliyetten kurtulmuş sayamaz.
Bu sebeple insanların vazifeleri, kendi hayatlarını kurtarmak, kendilerine pek nurani bir istikbal temin etmek için gerek dünyaya ve gerek ahirete ait işlerini güzelce yapmaya çalışmaktır. Yoksa, “Kaza ve kader ne ise o meydana gelir” diye bu çalışmayı terk etmek caiz olamaz, İslam dini tembelliğe, miskinliğe izin vermez.
“İnsan için ancak çalışıp gayret ettiği şey vardır.”
İTİKADDA EHL-İ SÜNNET’İN İMAMLARI
Ehl-i sünnetin itikad hususunda büyük üstadları, büyük imamları vardır. Bunlardan her biri, selefi sâlihin mezhebi üzere yürümüş, İslâm âleminde yüz gösteren muhtelif akımlara, görüşlere karşı hak ve hakikati müdafaaya çalışmış, İslâm akâidinin ne kadar saf, ne kadar doğru olduğunu yeni yeni deliller ile, çalışmalar ile isbat etmiştir.
İşte bu büyük mücahit âlimlerden birisi imam Mâturidî, diğeri de Eş’arî’dir.
İmam Ebu’l Hasan Aliyyü’l Eş’ârî 260 tarihinde Basra’da doğmuş, 324 tarihinde Bağdat’ta vefat etmiştir. Büyük dedesi Ashab-ı Güzin’den Ebû Musâ el-Eş’arî’dir.
Ebu’l Hasen el-Eş’arî, Şafiî mezhebinde idi. Ehl-i sünnet itikadına pek çok hizmet etmiştir. Pek değerli eserleri vardır. Mâlikiler ile Şâfiîlerin hemen çoğu, Hanefiler’in bir kısmı ve Hanbelî mezhebindeki Müslümanların bir kısım ileri gelenleri itikat meselelerinde Ebu’l-Hasen el-Eş’arî’ye tabidirler.
Bizim itikatta imamımız İmâm Mâturîdî’dir. Kendisi Hanefî mezhebine bağlı idi. Hanefî mezhebinin ekserisi inanç ve itikatta İmâm Mâturîdî’ye bağlıdır.
İmam Maturidî ile İmam Eş’arî arasında esas itibariyle ihtilaf yoktur. Her ikisi de selefi sâlihin yolunu takib etmiştir, ikisi de hak üzeredir. Ancak ikinci derecede bulunan, teferruat sayılan birkaç tali meselede ihtilafları vardır. Fakat bunların başlıcaları da sözde ve görünüşte bir ihtilaftan başka değildir.
Bu sebeple bugün Müslümanların en büyük kısmı, itikatça ya İmam Mâturidi’ye veya İmam Eş’arî’ye tabi bulunmaktadır.
AMELDE MEZHEB İMAMLARI
İmâm Azâm Ebû Hanife. Hanefî Mezhebinin kurucusudur.
İmâm Mâlik İbn-i Enes. Mâlikî Mezhebinin kurucusudur.
İmâm Muhammed b. İdris eş-Şâfî. Şâfiî Mezhebinin kurucusudur.
İmâm Ahmed b. Muhammed b. Hanbel. Hanbelî Mezhebinin kurucusudur.
İSLÂM
İslâm, kelime manası olarak teslim olmak demektir. Dini terim olarak ise Allâh ü Teâlâ’nın hükümlerine ve emirlerine teslim ve razı olmaktır. İmân ile İslâm aynı mânâdadır. İmân İslâm’sız, İslâm da imânsız olmaz. Zira tasdik etmeden teslimiyet olmaz. Allâh ü Teâlâ’nın hükümlerine teslim olmadan da tasdik edilemez.
İslâm tabiri ayrıca Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in Allâh ü Teâlâ’nın emriyle insanlara bildirdiği din için kullanılmaktadır. Kim bu dinin emirlerine eksiksiz uyarsa o kimseye de Müslüman denilir.
İnançlara göre insanlar dört gruba ayrılır:
Mü’min İnanan demektir. İslâm ve itikad esaslarını gerçekten kabul ve tasdik edenler, gerçek mümin ve müslümandır.
Kâfir İnkâr eden demektir. Allâh ü Teâlâ’nın birliğine ve Hz. Muhammed’in peygamberliğine inanmayana kâfir, denir.
Münâfık İki yüzlü, “Biz müslümanız” dedikleri halde kalbleriyle inanmayanlara münâfık denir ki, içi başka, dışı başka demektir.
Müşrik Ortaklık kuran. Allâh ü Teâlâ’nın birliğini kabul etmeyen, ondan başka varlıkları da ilâh kabul eden kimse demektir.
Mü’min olanlar, cennete sonsuz ve mutlu bir hayata kavuşacaktır. Münafık ve kâfirler cennete giremeyip, inançsızlıkların cezasını cehennemde çekeceklerdir.
KELİME-İ TEVHİD
“Lâ ilâhe illallâh Muhammedü’r Resûlüllâh”.
Mânâsı: “Allâh’tan başka ilâh yoktur. Muhammed Allâh’ın Resûlü’dır.”
KELİME-İ ŞEHÂDET
“Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh.”
Mânâsı: “Ben şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed (s.a.v.) O’nun kulu ve peygamberidir.”
İslâm’ın şartı beştir:
3. Kelime-i Şehâdet okumak: Şehâdet kelimesi olan Kelime-i Şehâdeti dil ile söyleyip mânâsını kalb ile tasdik etmektir.
4. Namaz kılmak: Namaz hicretten 1,5 yıl önce farz kılınmıştır.
5. Oruç tutmak: Mükellef olup şartlarını bulunduran her mü’mine her sene Ramazan ayında baştan sonra kadar oruç tutması farzdır. Oruç, hicretin ikinci senesinde farz kılınmıştır.
6. Zekât vermek: Zekât Müslümanların yılda bir mallarının belirli miktarlarının fakir Müslümanlara vermesidir. Zekât, hicretin ikinci senesinde farz kılınmıştır.
7. Hacca gitmek: Mükellef olup şartlarını bulunduran her mü’mine ömründe bir defa haccetmesi farzdır. Hac, hicretin dokuzuncu senesinde farz kılınmıştır.
MÜKELLEF
Dinen, ibâdetleri ve diğer vazifeleri yerine getirebilmenin şartlarını kendisinde toplayan kişiye denir.
Kişinin mükellef olabilmesi için üç şart vardır:
1. Akıllı olması.
2. Müslüman olması.
3. Baliğ olması. Buluğ çağı çocukların vücud yapılarına ve iklim şartlarına göre değişir. Ergenlik, erkek çocuklarda 12 ile 15, kız çocuklarında 9 ile 15 yaşları arasında olur.
MÜKELLEF’İN FİİLLERİ
1. FARZ: Dinimizce yapılması kat’iyetle emredilen şeye farz denilir.
2. VACİB: Farz kadar kesin olmayıp, kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeye Vacib denir.
3. SÜNNET: Farz ve vacibden başka, Peygamber Efendimiz’in yaptığı şeye sünnet denir.
a) Sünnet-i Müekkede: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ara sıra yaptığı sünnetlere denir.
b) Sünnet-i Gayr-i Müekkede: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ara sıra yaptığı sünnetlere Sünnet-i Gayr-i Müekkede denir.
4. MÜSTEHAB: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bazen yapıp bazen de yapmadığı şeye denir.
5. MÜBAH: Mükellefin, yapıp yapmamakta serbest olduğu şeylere denir.
6. HARAM: Dinimizce yapılması kesin olarak yasaklanan şeye denir.
7. MEKRUH: Haram kadar kesin olmamakla birlikte, dinimizce yapılmaması istenen şeye denir.
a) Tahrimen Mekruh: Harama yakın mekruhtur.
b) Tenzihen Mekruh: Helâle yakın mekruhtur.
8. MÜFSİD: Başlanmış olan ibadeti bozan şeylere denir. Namazda gülmek, konuşmak gibi.
EDİLLE-İ ŞER’IYYE
İSLÂMÎ HÜKÜMLERİN DELİLLERİ
İslâmî hükümlerin delilleri dört tanedir:
1. Kitab: Kur’ân-ı Kerim’dir.
2. Sünnet: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sözleri, yaptığı veya yapıldığını görüp yasaklamadığı şeyler.
3. İcma: Aynı asırda bulunan bütün müçtehidlerin bir olayın hükmü hakkında aynı görüşü belirtmeleridir.
4. Kıyas-ı Fukaha: İslâmî bir hüküm hakkında âlimlerin o meselenin benzeri bir meseleye kıyasla hüküm çıkarmasıdır.
İBÂDET
İBADET: Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmak suretiyle O’na kulluk yapmak ve O’nun rızasına uygun hareket etmektir.
İBADET ÜÇ KISMA AYRILIR
1. Bedenle Yapılan İbadet: Namaz Kılmak Ve Oruç Tutmak Gibi.
2. Mal İle Yapılan İbadet: Zekat, Fitre, Öşür Ve Sadaka Vermek Gibi.
3. Hem Mal Hem Beden İle Yapılan İbadet: Hac Yapmak Gibi.
ABDEST
ABDESTİN FARZLARI DÖRTTÜR
1 .Yüzü yıkamak
2 .Elleri dirsekleri ile beraber yıkamak.
3 .Başın dörtte birini mesh etmek.
4 .Ayakları topukları ile beraber yıkamak.
Yüz denilen uzuv, iki kulak yumuşakları arasındaki mahal ile alında saç bittiği yer ile çene altı arasında bulunan mahalden ibarettir. Sakal başı ile iki kulak arasındaki kılsız yerler de yüzden sayılır. Bu sebeple bunları bir kere yıkamak farzdır.
Sakal sıkı olunca, onun üstünü yıkamak yeterli olur, altındaki derileri yıkamak icab etmez. Fakat seyrek olunca, altındaki derileri de yıkamak lazım gelir.
Başa meshe gelince, başın nâsiye denilen ön tarafına mesh edilmesi daha faziletlidir. Mesh edilen mahal, iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine mesh edilmesi yeterlidir. Fakat bu kısımdan aşağıya sarkan saçların mesh edilmesi yeterli olmaz.
ABDESTİN SÜNNETLERİ
1 .Abdeste “Euzü besmele” ile başlamak.
2 .Niyet etmek. Yani abdesti, namaz kılmak veya abdestsizliği gidermek veya Hak Teâlâ’nın emrini yerine getirmek kastı ile almaktır.
3 .Ağza ve burna üçer defa su vermek.
4 .Ağza su verirken misvak kullanmak.
5 . Abdest uzuvlarını sırasıyla yıkamak.
6 . Yıkamaya sağdan başlamak.
7 . Her uzvu üç kere yıkamak.
8 . El ve ayakları yıkarken parmakların arasını ovmak.
9. Kaplama mesh (Başın tümünü mesh) etmek.
10. Kulakları meshetmek. Bu mesh, yeni bir su ile yapılacağı gibi yukarıda bildirildiği şekilde de yapılabilir.
11. Boynu mesh etmek. Şöyle ki, başı ve kulakları mesh ettikten sonra iki elin arkaları ile ve üçer parmakla yeni bir su almaya muhtaç olmaksızın boyun meshedilir.
12. Sık olan sakalı hilallemek. (Parmakları alt taraftan sakala girdirmek.)
13. Abdest azalarını yıkarken ovalamak.
ABDESTİN EDEBLERİ
1. Daha vakit girmeden abdest alıp namaza hazır bulunmak. Özür sahipleri bundan müstesnadırlar.
2. Abdest alırken kıbleye yönelmek.
3. Abdest alırken yüksekçe bir yerde durmak, tâ ki abdest suları elbiseye dokunmasın.
4. Abdestte başkasından yardım istememek. Ancak bir özürden dolayı olursa, bir de başkasının kendi arzusu ile abdest suyunu hazırlaması veya abdest uzuvlarına dökmesi adabı bozmaz.
5. Abdest esnasında bir zaruret bulunmadıkça dünya lakırdısı yapmamak.
6. Abdestin başından sonuna kadar niyeti unutmayıp kalbte tutmak ve her uzvu abdest niyeti ile yıkarken besmele-i şerifeyi okumak ve her uzvu yıkarken dua etmek, salât-ü selâm getirmek.
7. Abdest alırken sıkı olmayan parmak yüzüklerini oynatmak. Dar olan yüzükleri oynatmak ise, mutlaka lazımdır.
8. Abdestte ağza, burna sağ el ile su vermek, sol el ile sümkürmek.
9. Abdestte yüzü yıkarken göz pınarlarının yoklamak, abdest suyunu dirseklerin ve topukların yukarılarına kadar yetiştirmek.
10. Abdest suyu, israf derecede fazla ve uzuvlardan damlamayacak derecede az olmamak. Deniz kenarında olsa bile, fazla su sarf etmek mekruhtur.
11. Abdest suyu güneşte ısıtılmış olmamak.
12. Abdest için toprak ibrik kullanmak ve bunu sol tarafta bulundurup kullanırken ağzından değil, kulbundan tutmak, bu ibriği yalnız kendisine tahsis etmemek, bunu boş bırakmayıp diğer bir abdeste hazır olmak üzere dolu bulundurmak.
13. Abdest bitince kıbleye karşı şehâdet kelimelerini okumak.
14. Abdestten artan sudan kıbleye karşı ayakta biraz içmek.
15. Abdestin sonunda bir, iki veya üç kere Kadir suresini okumak.
16. Abdestten sonra kerahet vakti değilse iki rekat nafile namaz kılmak. Bu saydığımız şeyler, dînî ve sıhhî bakımdan birçok faydaları bulundurduğu için abdestin adabından bulunmuşlardır.
ABDESTİN MEKRUHLARI
1 . Abdestte suyu aşırı fazla kullanmak.
2 . Mesh eder gibi çok az kullanmak.
3 . Suyu yüze çarpmak.
4 . Dünya kelamı konuşmak.
5 . Özürsüz olarak başkalarından yardım istemek.
6 . Burnu sağ elle sümkürmek.
7 . Abdest suyunu üzerimize damlatmak.
8 . Ayakları yıkarken sağ eli kullanmak.
ABDESTİ BOZAN ŞEYLER
1 . Ön ve arkadan çıkan pislik ve arkadan çıkan yel.
2 . Vücudun herhangi bir yerinden kan irin ve sarı su çıkması.
3 . Ağız dolusu kusmak.
4 . Ağızdan tükürüğe eşit yada daha fazla kan gelmesi.
5 . Yatarak veya bir yere dayanarak uyumak.
6 . Bayılmak.
7 . Namazda yanındakinin duyacağı kadar gülmek.
ABDESTİ BOZMAYAN ŞEYLER
1. Bir hastalıktan dolayı olmaksızın gözden akan su ve ağlama.
2. Yara ve benzeri şeyler içinde görülüp dışarıya çıkmayan kan, irin ve sarı su damlası.
3. Bir yaradan kopan deri parçası.
4. Mayasıl yaşlığı ve parmak aralarındaki pişinti.
5. Yarı miktarından az donmuş kana bulaşmış tükürük ve sümük.
6. Kulaktan, burundan veya yaradan çıkan kurt. Bu kurt temizdir, üzerindeki yaşlık ise azdır, kendisinde akıcılık kuvveti yoktur.
7. Ağız dolusu olmayan kusuntu.
8. Baştan inen veya içeriden yükselip çıkan balgam, hatta ağız dolusu olsa bile. Çünkü bu, kaypak, yapışkan olduğundan murdarılğı içine çekmez.
9. Erkeğin veya kadının tenasül uzvundan çıkan kokmuş veya kokmamış yel.
10. Arka taraftan rutubetsiz, kokusuz bir halde çıkarılan kullanılmış ilaç. Bununla beraber bu halde ihtiyata uygun olan, abdesti tazelemektir.
11. Kullanılan misvakta veya ısırılan elma, ayva gibi sert gibi meyve üzerine görülüp akıcılığı bilinmeyen kan eseri.
MEST ÜZERİNE MESH ETMEK
Abdestli olarak ayaklarına mest giyen kişi sonraki abdestlerde mestlerini çıkarmayıp ellerini ıslatarak parmaklarıyla mestlerin üzerine mesh eder.
MEST ÜZERİNE MESHİN CAİZ OLMASI İÇİN
ŞU ŞARTLAR GEREKLİDİR
1 . Mestler bağsız olarak ayakta durabilmelidir.
2 . Mestler ayakları topuklarla birlikte örtmelidir.
3 . Mestler mesh edildiği zaman suyu geçirmemelidir.
4 . Mestler üç parmak girecek kadar sökük ve yırtık olmamalıdır.
5 . Mestler abdestli iken giyilmelidir.
MESHİN SÜRESİ
Yolcu olmayanlar için bir gün (24 saat), yolcu olanlar için üç gün (72 saat) mestleri çıkarmadan mesh edebilir.
MESHİ BOZAN ŞEYLER
1 . Meshin müddetinin dolması.
2 . Mestlerden birinin veya ikisinin ayaktan çıkması.
3 . Mesh içinde en az ayaklardan birinin yarısından çoğunun ıslatılması.
4 . Abdesti bozan şeylerden birinin meydana gelmesi.
SARGI VEYA YARA ÜZERİNE MESH ETMEK
Yara, bere, kırık, çıkık üzerindeki tahta, sargı bezi veya yara bantlarını çözüp altlarını sıcak veya soğuk suyla yıkamak veyahut ıslatmak zararlı olduğu takdirde gerek bunların ve gerek üzerindeki pamuk ilaç gibi şeylerin üzerinden bir kere mesh etmek yıkama yerini tutar. Sargı üzerini mesh etmenin müddeti yoktur. İyileşinceye kadar mesh etmeye devam etmek caizdir. Sargıların abdestli olarak sarılması da şart değildir. Sargıyı değiştirmek meshin yeniden yapılmasını gerektirmez.
GUSÜL
GUSLÜN FARZLARI ÜÇTÜR
1 . Ağza su alıp boğaza kadar çalkalamak.
2 . Genize kadar burna su çekmek.
3 . Bütün bedeni tepeden tırnağa iğne ucu kadar kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak.
GUSLÜN SÜNNETLERİ
1 . Gusle Besmele ile başlamak.
2 .Gusle niyet etmek.
3 .Evvela elleri bileklere kadar üç defa yıkamak.
4 .Varsa bedendeki pislikleri temizlemek.
5 .Gusülden önce abdest almak
6 .Önce üçdefa başa sonra üçer defa sağ ve sol omuza suyu dökerek yıkanmak.
7 .Uzuvlarını ovalamak.
8 .Önünü ve arkasını kıbleye döndürmemek.
9 .Gusülden sonra bedenini havlu veya mendil gibi bir şeyle silmek.
10 .Gusülden sonra elbiseyi giyerken çabuk davranmak.
GUSLÜ GEREKTİREN HALLER
1 . Uykuda veya uyanıkken cünüp olmak.
2 . Cinsel ilişki.
3 . Kadınların hayız halinin bitmesi.
4 . Kadınların lohusalık halinin bitmesi.
TEYEMMÜM
Teyemmüm: Suyun olmadığı veya su olduğu halde kullanılması mümkün olmadığı zaman temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeyle yüz ve kolların mesh edilmesidir.
TEYEMMÜMÜN FARZI İKİDİR
1 .Niyet: Ne için teyemmüm edeceksek ona niyet etmek.
2 .Darp: Elleri temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeye iki kere vurup; birinci vuruşla yüzü, ikincisinde de kolların tümünü mesh etmektir.
TEYEMMÜMÜ BOZAN ŞEYLER
1 . Abdesti bozan şeyler teyemmümü de bozar.
2 . Suyun bulunması veya suyu kullanma engellerinin ortadan kalkmasıyla teyemmüm bozulur.
ABDESTİ OLMAYAN KİMSE NELER YAPAMAZ ?
1 . Namaz kılamaz.
2 . Kur’an-ı Kerim’e el süremez.
3 . Tilavet secdesi yapamaz.
CÜNÜP OLAN KİMSE NELER YAPAMAZ ?
1 . Namaz kılamaz.
2 . Kur’an-ı Kerim’e el süremez.
3 . Tilavet secdesi yapamaz.
4 . Kur’an-ı Kerim okuyamaz.
5 . Kabe’yi tavaf edemez.
6 . Bir mecburiyet olmadıkça camiye giremez.
7 . Kadınlar hayız ve lohusalık halinde oruç ta tutamaz.
KADINLARA MAHSUS HALLER
1 . Aybaşı hali: Erginlik yaşına gelen ( 9-15 yaş arası) ve hasta olmayan kadınların ayda 3 ile 10 gün arasında rahimlarinden gelen kandır. Böyle zamanlarda kadınların namaz kılması, oruç tutması, Kur’an okuması, Kur’an’a dokunması, kocası ile birleşmesi, camiye girmesi yasaktır. Dua niyetiyle Kur’an’dan bazı ayetleri ezbere okumasında bir mahzur yoktur.
Kan kesilince gusleder, geçirdiği namazları kaza etmez, oruçları eder.
2 .Lohusalık hali: Çocuk doğuran kadın için en çok 40 gün lohusalık zamanı sayılır. Bu müddet içerisinde yukarıda sayılan ibadetleri yapamaz.
3 .Özür hali: Kadınların adet zamanında; üç günden az, on günden çok, lohusalık zamanında; kırk günden sonra, kızlarda da dokuz yaşından önce ve kadınlarda gebelik zamanında iken kan gelirse özür sayılır. Bu sayılan zamanlarda kan devam etse dahi kadınlar ibadetlerini yaparlar.
NAMAZ
Namazın farzları 12 dir. 6’sı dışında, 6’sı içindedir. Dışındakilere şart, içindekilere rukün denir.
DIŞINDAKİLER (ŞARTLAR)
1 . Hadesten taharet: Gusül, abdest veya teyemmüm almak.
2 . Necasetten taharet: Elbisemizi, bedenimizi ve namaz kılacağımız yeri temizlemek.
3 . Setri Avret: Avret yerlerini örtmek. (Erkeklerde:Göbek ile diz kapağı arası.(Diz kapağı da dahil) Kadınlarda: Yüz, el ve ayakların dışında vücudun her tarfının örtülmesidir.
4 . İstikbali Kıble: Namazda kıbleye yönelmek.
5 . Vakit: Her namazı kendi vaktinde kılmak.
6 . Niyet: Kılacağımız namaza niyet etmek.
İÇİNDEKİLER (RUKÜNLER)
1. İftidah Tekbiri: Namaza Allahü Ekber diye başlamak.
2. Kıyam: Namazı ayakta kılmak. (Gücü yetenler için)
3. Kıraat: Namazda ayakta iken 3 kısa ayet veya bu miktarda bir uzun ayet okumak.
4. Rüku: Namazda rükua varmak.
5. Sücud: Namazda secdeye varmak.
6.Kade-i Ahire: Namazın sonunda Ettahiyyatü’yü okuyacak kadar oturmak.
NAMAZIN VACİPLERİ
1 . Namaza başlarken yalnız Allah ismiyle yetinmeyip, büyüklük ifade eden Ekber sözünü de ilave ederek, Allahü Ekber diyerek başlamak.
2 .Fatiha suresini okumak.
3 .Farz namazların ilk iki rekatında, vitir ve nafile namazların her rekatında Fatiha süresini okumak.
4 .Farz namazların ilk iki rekatında, vitir ve nafile namazların her rekatında zammı süre okumak.
5 .Fatiha’yı zammı süreden önce okumak.
6 .Üç veya dört rekatlı namazlarda farz olan Kur’an okuyuşunu ilk iki rekatta yerine getirmek.
7 .Secdede alın ile birlikte burnu da yere koymak.
8 .İki secdeyi birbiri ardınca yapmak.
9 .Cemaatle kılınan namazlarda imamın sabah, akşam, yatsı, bayram, Cuma, teravih ve vitir namazlarının ilk iki rekatında kıraatı sesli yapması, öğle ve ikindi namazının farzlarının tamamı ile akşamın üçüncü, yatsının ise üç ve dördüncü rekatlarında kıraatı gizli yapması.
10 .Tadili erkana riayet etmek. (Rukü ve secde gibi rukünleri yerli yerinde yapmak)
11 . Üç veya dört rekatlı namazların ikinci rekatlarında tahiyyat okuyacak kadar oturmak.
12 . Namazların ilk ve son oturuşlarında tahiyyat okumak.
13 . Vitir namazlarında kunut dualarını okumak.
14 . İmama uyan kimsenin Kur’an okumaması.
15 . Namazın içinde secde ayeti okunursa secde yapmak.
16 . Namazda farzın geciktirilmesi ile vacibin terk edilmesi veya geciktirilmesi durumunda sehiv secdesi yapmak.
17 . Namazın sonunda selam vermek.
SEHİV SECDESİNİN (YANILMA SECDESİNİN) YAPILIŞI
Namaz eda edilirken herhangi bir vacibin terk veya tehir edilmesi ile farzın tehir edilmesi durumunda namazın sonunda “tahiyyâtı” okuduktan sonra cemaat ile kılınıyor ise sadece sağa yalnız başına kılınıyor ise iki tarafa da selam verip iki defa secdeye giderek ayağa kalkmadan yeniden oturup tahiyyat, salli-barik ve rabbena dualarını okuyup selam vermektir.
NAMAZIN SÜNNETLERİ
1 . 5 vakit namaz ve Cuma namazı için ezan okumak ve kamet getirmek. (Erkeklere sünnettir)
2 . İftidah tekbiri alırken erkekler ellerini kulak hizasına kadınlar ise omuz hizasına kaldırmak.
3 . İmama uyan kimsenin iftidah tekbirini imamın tekbirine yakın bir zamanda alması.
4 . İftidah tekbiri aldıktan sonra elleri bağlamak.
5 . Sübhaneke okumak.
6 . Kıyamda iki ayak arasını dört parmak açık tutmak.
7 . Sübhanekeden sonra Fatiha’ya başlarken ilk rekatta euzü besmele, diğer rekatlarda sadece besmele çekmek.
8 . Fatiha’dan sonra “amin” demek.
9 . Ruküya eğilirken “Allâhü ekber” demek.
10 . Ruküde üç kere “sübhane rabbiyel azim” demek.
11 . Rükudan kalkarken “semiallâhü limen hamide” demek. (Cemaatle kılınıyor ise sadece imam söyler.
12 . Bunun arkasından “rabbenâ lekel hamd” demek (Cemaatle kılınıyor ise imam söylemez.)
13 . Secdeye varırken önce dizleri, sonra elleri, sonra alnı yere koymak.
14 . Secdeye varırken ve kalkarken “Allâhü ekber” demek.
15 . Secdede üç kere “Sübhâne rabbiyel â’lâ” demek.
16 . Son oturuşta tahiyyattan sonra “Allâhümme salli, Allâhümme barik ve rabbenâ” okumak.
17 . Selam verirken önce sağa sonra sola selam vermek.
NAMAZI BOZAN ŞEYLER
1 . Namazda iken konuşmak.
2 . Bir şey yemek veya içmek
3 . Namazda kendisinin duyacağı kadar gülmek (başkası duyacak şekilde gülerse abdestide bozulur.)
4 . Namazda iken başkasının verdiği selamı almak.
5 . Göğsünü kıbleden çevirmek.
6 . Bir şeye üflemek.
7 . Dünya işleri ile ilgili ağlamak,ah,vah,of diyerek inlemek.
8 . Bir özür veya sebep olmaksızın “eh, eh” diyerek boğazı temizlemek.
9 . Bir rukünda üç veya daha fazla harekette bulunmak.
10 . Teyemmümle namaz kılmakta olan kimsenin suyu kullanma imkanına kavuşması.
11 . Mest üzerine yapılan meshin namaz içerisinde süresinin dolması.
12 . Sabah namazını kılarken güneşin doğması.
13 . Manayı bozacak şekilde ayeti yanlış okumak
14 . Namazda örtülmesi gereken yerlerin rukü ve secde gibi bir rukün süresi kadar açılması.
15 . Abdestin bozulması.
16 . İmama uyan bir kimsenin bir ruknü imamdan önce yapması.
NAMAZIN MEKRUHLARI
1 . Namazda bedeni ve elbisesi ile oynamak.
2 . Parmakları çıtlatmak.
3 . Esnemek ve gerilmek.
4 . Başkasının yanına çıkılmayacak elbise ile namaza durmak.
5 . Secdeye varırken elbiseyi toplamak.
6 . Okuma bitmeden rükuya varmak.
7 . Kur’an okurken bile bile bir ayet atlamak.
8 . Namazda gözleri yummak.
9 . Secdede özürsüz olduğu halde burnu yere koymamak.
10 . Cemaatle namaz kılarken ön saf boş iken arka safta namaza durmak.
11 . Kıble tarafında canlı resmin bulunması.
12 . Namazda etrafı gözetlemek.
13 . Yanan ateşe karşı namaz kılmak.
14 . Önünden insanların geçebileceği bir yerde namaza durmak.
15 . Namazda herhangi bir şeye yaslanmak.
BEŞ VAKİT NAMAZIN DIŞINDA NAMAZ ÇEŞİTLERİ
1 . Cuma Namazı
2 . Bayram Namazı
3 . Cenaze Namazı
4 . Seferi (Yolcu) Namazı
5 . Kaza Namazı
CUMA NAMAZI
Cuma, Müslümanlarca bir bayram günüdür, bu mübarek günde Müslümanlığın varlığı, birliği, güzellikleri açıkça ortaya çıkar. Bu hayırlı günde mükellef olan Müslümanlar, camilerde-mescitlerde toplanırlar, okunacak hutbeleri dinleyerek istifade ederler. Hep birlikte Cuma namazını kılarlar, sonra ya başka ibadetlerle meşgul olur veya birbirini ziyaret ederler, yahut günlük işleriyle uğraşmaya tekrar başlarlar. Cuma namazı erkeklere farz olup 10 rekattır. 4ü ilk sünnet, 2si farz, 4ü de son sünnettir. İlk sünneti ile son sünneti öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. Farzı da sabah namazının farzı gibi kılınır. 10 rekat olan Cuma namazını kıldıktan sonra 4 rekatlı “Zuhri Âhir” namazı kılınır. Bu namaz Cuma namazına dahil değildir. Daha sonra iki rekat vaktin son sünneti kılınır ve namaz tamamlanmış olur.
Cumanın Farz Olmasının Şartları
1 .Erkek olmak. Bu sebeple Cuma namazı, erkeklere farz olup kadınlara farz değildir.
2 .Akıl ve baliğ olmak.
3 .Hür olmak. Bunun için Cuma namazı, kölelere farz değildir.
4 .Mukim olmak.(Yolcu olmamak). Bu sebeple şer’an müsafir sayılan kimselere Cuma namazı farz değildir.
5 .Sağlıklı olmak. Bu sebeple hasta olup Cuma namazına çıktığı takdirde hastalığının artmasından veya uzamasından korkan kimseye Cuma namazı farz değildir.
6 .Kör ve kötürüm olmamak. Bu sebeple Cuma namazı, kör olanlara farz değildir. Ayrıca kötürüm veya ayakları kesilmiş olan kimselere Cuma namazı farz değildir.
Düşman korkusu, şiddetli yağmur, fazla çamur ve benzeri şeyler de Cuma namazına gidilmemesini mübah kılacak mazeretlerdendir.
Bu altı şart bulunmayan kimse, mesela bir kadın veya bir kör her ne kadar kendisine Cuma namazı farz değilse de camiye gidip cemaatle Cuma namazını kılacak olsa, vaktin farzını eda etmiş olur, artık o günün öğle namazını ayrıca kılmakla mükellef olmaz.
Cumanın Sahih Olmasının Şartları
1 . Cumayı öğle vaktinde kılmak.
2 . Namazdan önce hutbe okumak.
3 . Cuma kılınacak yerin herkese açık olması.
4 . Cuma namazını kıldıracak kimselerin yetkili makamlarca görevlen-dirilmiş olması.
5 . İmamdan başka en az üç erkek cemaatin bulunması.
6 . Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması.
Özürlü veya hapsedilmiş olanların Cuma günü şehirde öğle namazını Cuma namazından evvel veya sonra cemaatle kılmaları mekruhtur. Bunların öğle namazlarını Cuma namazı kılındıktan sonra kılmaları müstehaptır. Çünkü o vakte kadar özürlerinin ortadan kalkması umulur.
BAYRAM NAMAZI
İslam dininde yılda iki tane bayram vardır. Bunlar Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramıdır. Kendilerine Cuma namazı farz olan kişilere bayram namazları da vaciptir. Bayram namazlarının vakti Güneş’in doğmasından yaklaşık 45 dakika geçtikten sonra başlayıp öğle namazına 45 dakika kalıncaya kadar olan zamandır.
Bayram namazında aranan şartlar Cuma namazında aranan şartların aynıdır. Ancak Cuma namazından önce okunan hutbe farz, bayram namazından önce okunan hutbe sünnettir.
İki rekatten ibaret olan bayram namazlarının birinci rekatlerinde “sübhaneke”den sonra üç tekbir alınır, üçüncü tekbirde eller bağlanır. İkinci rekatlerinde rükuya eğilmeden önce üç tekbir alınır ve dördüncü tekbirde eller kaldırılmadan rükuya varılır. Fazladan alınan bu tekbirler de vaciptir.
CENAZE NAMAZI
Cenaze namazı duadan ibaret ve farzı kifayedir. Rükû ve secdesi olmayan ve ayakta kılınan bir namazdır.
Cemaatle kılınan cenaze namazında mevtanın başı imamın sağına gelecek şekilde imam cenazenin göğüs hizasında durur.
Cemaat da arkasında saf bağlar. Önce şu şekilde niyet edilir: “Allah için namaza, Rasulullah için salavata meyyit için duaya uydum hazır olan imama(şayet ölü erkekse) er kişi niyetine, (şayet ölü kadın ise) hatun kişi niyetine, (şayet ölü erkek çocuk ise) sabî niyetine, (şayet ölü kız çocuk ise) sabiyye niyetine” diye niyet edilir. Niyetten sonra tekbir alınır ve Sübhaneke okunur.
İkinci tekbirden sonra Salli, Barik, üçüncü tekbirden sonra da cenaze duası okunur.
Cenaze duasını bilmeyenler, dua niyetiyle Fatiha Suresi’ni veya Rabbena ve Rabbenağfirli dualarını okur.
Dördüncü tekbirden sonra selam verilerek eller çözülür.
SEFERİ (YOLCU) NAMAZI
Doksan kilometrelik veya daha fazla uzak yolculuğa çıkan kişi yol boyunca misafir olduğu gibi vardığı yerde de 15 günden az kalmaya niyet ederse yine misafirdir.
Misafir, mukim olan imama uymadıkça dört rekatlık farzları iki rekat kılar. Sünnet namazlarında bir değişiklik söz konusu değildir.
KAZA NAMAZI
Farz namazların vaktinde kılınmasına eda, vaktin dışında kılınmasına kaza denir. 5 vakit namazın farzları ile vitir namazının kazası olur. Ancak farz namazlarının kazası farz, vacip namazın kazası vaciptir. Sünnet ve nafile namazların kazası olmaz. Ancak vaktinde farzıyla beraber kılınmayan sabah namazının sünneti o gün kuşluk vaktinde (Güneş doğup 45 dakika geçtikten sonra öğle namazına 45 dakika kalıncaya kadar olan zaman) farzı ile birlikte kaza edilir.
NAFİLE (SÜNNET, MÜSTEHAP, MENDUP)
NAMAZLARIN BAŞLICALARI
KUŞLUK NAMAZI
Şöyle ki güneş doğup bir miktar yükseldikten sonra kaba kuşluk vaktine kadar iki veya dört veya sekiz veya oniki rekat namaz kılınır ki, menduptur. Bu, Resûlü Ekrem Efendimiz’in mübarek fiiliyle sabittir. Bunun sekiz rekat kılınması daha faziletlidir. Bunun tercih edilen vakti, gündüzün dörtte biri geçtikten sonradır.
EVVABİN NAMAZI
Akşam namazından sonra kılınan 6 rekatlı bir namazdır. Her iki rekatta bir selam verilerek kılınır. Kılınış şekli sabah namazının sünneti gibidir.
TEHECCÜD NAMAZI
Yatsı namazından sonra daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kılınacak nafile bir namaza Gece namazı denir ki sevabı çoktur. Bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp kılınırsa Teheccüt adını alır. Peygamber Efendimiz, teheccüt namazına devam buyururlardı. Bu gece namazı iki rekattan sekiz rekata kadardır. Her iki rekatta bir selam verilmesi daha faziletlidir.
Bir hadis-i şerifte: “Her kim geceleyin uyanır, eşini de uyandırır da iki rekat namaz kılarlarsa, Allâh Teâlâ’yı çok zikir eden erkekler ile kadınlardan yazılırlar” buyurulmuştur.
TAHİYYETÜ’L MESCİD:
Bu, bir müstehap namazdır. Şöyle ki bir mescidi şerife ziyaret veya bir şey öğretmek ve öğrenmek gibi bir maksat için giren bir Müslüman, orada nafile olarak iki rekat namaz kılarlar. Bir günde birkaç defa girilse bir defasında böyle bir namaz kılınması kafidir. Bununla mescidin sahibi olan Allâhü Teâlâ hakkında lazım gelen tahiyya, yani tazim yerine getirilmiştir.
Tahiyyetül Mescid, bir mescide, bir cami-i şerife girilince daha oturmadan kılınmalıdır. Daha faziletli olan da budur. Oturulduktan sonra da kılınabilir.
ABDEST VEYA GUSÜL PEŞİNDEN NAMAZ
Şöyle ki abdest alındıktan veya gusül yapıldıktan sonra vakit müsait ise daha yaşlık kuruyacak kadar bir müddet geçmeden iki rekat namaz kılınması menduptur. Bu, taharete nail olmak için manen temiz bir itikada, maddeten de temiz bir suya sahip olmak, hem de özürsüz vücut sağlığını bulundurmak lazımdır. Artık bu şartları bulunduran bir insanın yaratıcısına şükür için için iki rekat namaz kılması pek güzel olmaz mı? Bununla beraber abdesti veya guslü müteakip herhangi bir farz veya sünnet namazın kılınması ile de bu şükran vazifesi yapılmış olur.
REGÂİB GECESİ NAMAZI
Şöyle ki, Receb’i şerefin ilk Cuma gecesine Regaib Gecesi denir. Bazı alimlerin beyanına göre bu gecede Resulü Ekrem Efendimiz, Allâhü Teâlâ’nın fiillerinden bir fiilinin kalbine belimesine nail oyup, Allâhü Teâlâ’nın fiillerinin nuruna dalmakla Hak Teâlâ Hazretleri’ne şükür için on iki rekat namaz kılmıştır. Resulü Ekrem Efendimiz’in muhterem validelerinin rahmine bu Regaib gecesinde şeref vermiş olduğuna dair olan bir rivayet, pek uygun görülmemektedir. Çünkü bu gece ile Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in doğum tarihleri arasındaki müddet, bunun aksini göstermektedir. Şu kadar var ki Hz. Amine’nin Fahri Âlem Efendimize hamile olduğuna bu geceden itibaren haberdar olmuş olması düşünülebilir. Bununla beraber Regaib gecesi pek mübarek bir gecedir. Zaten Regaib, nefis, rağbet edilen, bahası ağır ve çok ikram ve ihsan manasına olan Ragibe’nin çoğuludur. Bu geceyi, ibadetle ihyanın sevabı pek çoktur. Fakat bu gecede kılınacak namazın sünnet, mendub olması hakkında kuvvetli bir delil mevcut görülmemektedir.
MİRAC GECESİ NAMAZI
Receb-i Şerif’in yirmi yedinci gecesine rastlayan mübarek mirac gecesinde on iki rekat nafile namaz kılınması güzel görülmüştür. Her rekatında Fatiha-ı Şerife ile başka bir sûre okuyarak iki rekatte bir selam vermeli sonra yüz defa:
“Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” demeli, daha sonra yüz kere istiğfar ederek, yüz kere de salâtü selâm okumalıdır. Gündüzün de oruçlu bulunmalıdır. Bu halde isyana dair olmaksızın yapılacak her duanın kabulü, Allâh’ın rahmetinden umulur.
BERAAT GECESİ NAMAZI
Şâbân-ı Şerifin onbeşine rastlayan geceye “Beraat gecesi” denir, pek mübarek bir gecedir. Beraat gecesinde bütün yaratılmışların bir sene içindeki rızıklarına, zengin veya fakir, aziz veya zelil olacaklarına, sağ kalacaklarına veya öleceklerine, ecellerine ve hacıların sayılarına dair Allâh tarafından meleklere malumat verileceği beyan olunmaktadır.
Beraat gecesinde kılınacak namaza Salâtül Hayır denilmiştir. Bu namaz, bir çok rivayete göre yüz rekattır. Her rekatında Fâtiha-ı Şerife’den sonra on kere İhlas sûresi okunur.
KADİR GECESİ NAMAZI
Ramazan-ı Şerif’in yirmi yedinci gecesine rastladığı kuvvetle tercih edilen Kadir gecesi, pek mübarek bir gecedir. Kur’ân-ı kerim, bu geceden itibaren Resulü Ekrem Efendimiz’e inmeye başlamıştır. Bu geceyi ihya etmenin sevabı pek çoktur. Bu gecenin bir anı vardır ki, ona rastlayan bir dua mutlaka kabul buyrulur. Bu şerefli gecede teravihten sonra bir müddet daha ibadette bulunulması, nafile namaz kılınması, bu geceyi ihya demektir.
Deniliyor ki, Kadir namazının en azı iki rekat, ortası yüz rekat, en çoğu da bin rekattır. Bu namaz iki rekat kılındığı takdirde her rekatında iki yüz âyeti celile okunmalı, yüz rekata kadar kılındığı takdirde, her rekatında Fatiha-ı Şerife’den sonra “İnnâ Enzelnâhü …” suresiyle üç kere de İhlas sûresi okunup her iki rekatta bir selâm verilmelidir.
Bu namazın bu şekilde kılınacağı hakkındaki rivayetler, pek kuvvetli değildir.
YOLCULUK NAMAZI
Bir Müslüman bir yola gideceği veya bir yoldan geldiği zaman iki rekat namaz kılmalıdır. Bu menduptur. Giderken evde, gelirken mescitte kılmak daha faziletlidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), seferden gündüzün kuşluk vakti dönerler. Mescid-i Saadet’e gider, iki rekat namaz kılar, orada bir müddet otururlardı.
TEVBE NAMAZI
Bir Müslüman, insanlık hali bir günah işlese, bundan pişman olup derhal tevbe etmesi lazım gelir. İşte böyle bir kimsenin işlediği günahtan tevbe için güzelce abdest aldıktan sonra kırsal bir yere çıkıp iki rekat namaz kılması ve o günahtan dolayı Allâhü Teâlâ’dan af dilemesi menduptur.
Böyle günah işleyip de sonra kalbinde pişmanlık duyguları beliren, bu günahı bir daha işlememeye azmedip Hak Teâlâ’dan bağışlanmasını dileyen bir müminin mağfirete nail olacağı bir hadis-i şerifte beyan buyurulmuştur.
TESBİH NAMAZI
Her rekatında yetmiş beş defa “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” diye tekbir alınan dört rekatlı bir namazdır. Allâhü Teâlâ’nın rızası için nafile namaza niyet edilerek Allâhü Ekber diye namaza başlanır. Sübhâneke’den sonra 15 kere “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunur. Sonra Eûzü ile Besmele ve Fâtiha ile bir sure okunup tekrar 10 kere “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunur. Akabinde rükuya varılır, üç kere Sübhâne Rabbiyel Azîm’den sonra 10 defa “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunarak rükudan semiallâhü limen hamideh, Rabbenâ lekel hamd denilerek kalkılır, yine 10 defa “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunur, sonra secdeye varılıp üç defa Sübhâne Rabbiyel âlâ’dan sonra 10 kere “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunur. Secdeden tekbir ile kalkılır, oturma halinde yine 10 kere “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunur. İkinci secdeye tekbir ile varılıp üç defa Sübhâne Rabbiyel âlâ’dan sonra yine 10 kere “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunur ki, bu zait tesbihlerin toplamı 75 etmiş olur.
Daha sonra ikinci rekata kalkılır, yine evvela 15 kere “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunur, sonra yine birinci rekattaki şekilde hareket edilerek ka’de’ye varılır. Tahiyyat ve Allâhümme salli ve bârik okunur. Zait tesbihlerin toplamı 150 etmiş olur, daha sonra selam vermeden veya selamı müteakip ayağa kalkılır. Üçüncü, dördüncü rekatlar da tam bu tarif içinde kılınır ve böylece her rekatta yetmiş beş “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” okunmuş olur ki, toplamı 300 eder.
TEVBE NAMAZI
Bir Müslüman, insanlık hali bir günah işlese, bundan pişman olup derhal tevbe etmesi lazım gelir. İşte böyle bir kimsenin işlediği günahtan tevbe için güzelce abdest aldıktan sonra kırsal bir yere çıkıp iki rekat namaz kılması ve o günahtan dolayı Allâhü Teâlâ’dan af dilemesi menduptur. Böyle günah işleyip de sonra kalbinde pişmanlık duyguları beliren, bu günahı bir daha işlememeye azmedip Hak Tealâ’dan bağşlanmasını dileyen bir müminin mağfirete nail olacağı bir hadisi şerifte beyan buyurulmuştur.
HÂCET NAMAZI
Uhrevi veya dünyevi bir ihtiyacı olan kimse, güzelce abdest alır, yatsı namazından sonra iki veya dört rekat ve bir görüşe göre on iki rekat namaz kılar, sonra Hak Teâlâ Hazretlerine hamd ü senada, Resûlü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’e salat ü selamda bulunur. Daha sonra hacet duasını okuyup ihtiyacının yerine getirilmesini Allâhü Teâlâ’dan niyaz eder.
Hâcet namazının birinci rekatında Fâtiha-ı şerife’den sonra üç kere Âyete’l kürsî, diğer üç rekatında da birer Fâtiha ile birer defa İhlâs, Felak ve Nâs sureleri okunması hakkında bir hadis-i şerif vardır. Hacet duası şudur:
“Allâhümme innî es’elüke tevfîka ehlil’hüdâ ve a’âle ehli’l yakîn ve münâsahate ehli’ttevbeti ve azme ehli’s-sabri ve Cidde ehli’l ilmi hattâ ahâfeke. Allâhümme innî es’elüke mehâfeten tehcizunî an ma’siyetike hattâ a’mele bi taâtike amelen estehikku bihî rızâke ve hattâ ünâsihake bi’t-tevbeti havfen minke ve hattâ uhlisa leke’n-nasîhate hubben leke ve hattâ etevekkele aleyke fil umûri hüsne zannin bike sübhâneke hâlıkı’n nûri.”
İSTİHÂRE NAMAZI
Hakkında bir şeyin hayırlı olup olmadığına dair mânevi bir işarete nail olmak isteyen kimse, yatacağı zaman iki rekat namaz kılar, ilk rekatında “Kâfirûn suresi”ni, ikinci rekatında da “İhlas” suresini okur. Sonunda da istihare duâsını okur, sonra da abdestli olarak kıbleye yönelerek yatar, rüyada beyaz veya yeşil görülmesi hayra, siyah veya kırmızı görülmesi de şerre delalet eder. Bu şekilde istihare namazının yedi gece yapılması ve kalbe ilk doğana bakılması da bir hadis-i şerif ile beyan buyrulmuştur.
Resûlü Ekrem Efendimiz, Ashab-ı Kiram’ına istihareyi öğretirlerdi. İstihare namazını kılma imkanı bulunmayınca yalnız duası ile yetinilirdi. Esasında meşru ve hayırlı olan bir şey hakkında yapılacak istihare, onun istenilen vakitte yapılıp yapılmaması için yapılabilir. Yoksa bizzat o şey hakkında yapılmaz. Muayyen bir senede hac yapılıp yapılmaması veya haramda ısrarlı olan bir kişinin, bir haramdan men edilip edilmemesi gibi. İstihare duası, Resûlü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’den şu şekilde rivayet olunmuştur:
“Allahümme innî estağfiruke biilmike ve estağfiruke bikudretike ve es’elüke min fazlikel’azîme feinneke takdiru vela akdiru ve ta’lamü velâ e’lamü veente allâmü’lguyûb. Allâhümme in künte ta’lemü enne hâzelemra hayrun lî fîdînî ve meâşî ve âkıbetî emrî ev kale a’cili emrî ve âcili emrî ve âcilihî fakdirhu lî sümme bârik fîhî ve in künte ta’lemü enne hâzelemra şerrun lî fî dînî meâşî ve âkibeti emrî ev kale a’cili emrî ve e’cilihî fasrifhü annî vasrifnî anhü fakdirliyel hayra haysü kâne sümme erzınî bihî ve yüsemmî hâcetehû.”
KATİL NAMAZI
Her nasılsa kısasa, ölüme mahkum olan bir Müslüman, bu cezanın tatbikinden evvel iki rekat nafile namaz kılarak tevbe ve istiğfar etmeli, bir takım hayırlı dualarda bulunmalıdır. Bu namaz, onun hakkında Allâhü Teâlâ’nın rahmetine nail olmasına vesile olabileceği için güzel görülmüştür.
YAĞMUR İSTEME NAMAZI
Yağmurlar kesildiği zaman, Müslümanlar yağmur duasına çıkar. Kerîm olan yaratıcımızdan yağmur yağdırmasını niyaz ederler. Üç gün birbiri peşine istiska duasına çıkılması güzel görülmüştür. Yağmur yağması gecikirse, eski elbiseler giyinilerek ve başlar önce eğilerek tevazulu bir halde yayan olarak sahraya çıkılır.
“Allâhümmeskınâ gaysen mugîsen henîen merîen gadakan mücellilen seyhan âmmen tabakâ. Allâhümmeskınal gayse velâ tec’alnâ minelkânitîn. Allâhümme inne bil bilâdi vel ibâdi vel halki minel lavâi veddanki mâ lâ neşkû illâ ileyke. Allâhümme enbit lenazzer’a ve edirre lenaddar’a veskınâ min berekâtissemâi ve enbit lenâ min berekâtil ardi. Allâhümme innâ nestegfiruke inneke künte gaf-fâran fe ersilis semâe aleynâ midrârâ.”
KÜSÛF NAMAZI
Güneş tutulduğu zaman Cuma namazını kıldıran imam, ezansız ve ikametsiz olarak en az iki rekat namaz kıldırır ve her rekatta fazla miktar ve İmam-ı Azam’a göre gizlice, İmameyne göre de aşikâre kıratta bulunur. Mesela her rekatta Bakara sure-i celilesi kadar okur ve diğer namazlar gibi her rekatında bir kere rüku, iik defa secde eder, namazdan sonra da güneş açılıncaya kadar kıbleye doğru ayakta veya insanlara karşı oturarak dua eder. Cemaat da âmin der. Böyle bir imam bulunmazsa, insanlar bu namazı kendi evlerinde tek başlarına kılarlar.
Küsûf namazını büyük bir camide kılmak, mescitlerde kılmaktan daha faziletlidir. Sahrada da kılınabilir.
HUSUF NAMAZI
Ay tutulduğu zaman Müslümanların evlerinde teker teker bir halde ve küsuf namazı gibi aşikare veya gizli kıratla iki veya dört rekat namaz kılmaları mendup, güzel görülmüştür. Bu namazın camide cemaatle kılınması, İmam-ı Azam’a göre sünnet değildir, fakat caizdir.
TERAVİH NAMAZI
Yatsı namazından sonra, vitir namazından önce kılınan 20 rekatlık sünnet bir namazdır. İki rekatta bir selam vermek daha uygun olmakla beraber dört rekatta bir de selam verilebilir. Ancak bu durumda birinci tahiyyattan sonra Salli-Barik ve üçüncü rekata kalkınca Sübhaneke okunur.
RAMAZAN AYINDA
30 GÜN DEVAMLI YÂSÎN
Ey cennet yolcusu kardeş! Dinimizde ibâdet yapılma-sında niyetlerin çok büyük yeri vardır. En büyük ibadetler-den biride Kuran-ı Kerim okumaktır. Bunun için bir müslüman, ibadetlerin sevablarının kat kat olduğu Ramazan ayında, hergün ayrı ayrı niyet ile birer Yâsîn suresi okur. Bu niyetlerle okunan Yâsîn-i şerifi okuyan kimsenin feyzinin artmasına vesile olacağı gibi, her derde devâ olacağına ümit edilir.
1. gün
Allah rızasına ermek niyetiyle okunur
2. gün Hz. Muhammed(s.a.v)’in ruhu için okunur.
3. gün Hz. Adem (a.s)’ın ruhu için okunur.
4. gün Hz. Havva validemizin ruhu için okunur.
5. gün Hz. Ebu Bekir (r.a)’ın ruhu için okunur.
6. gün Hz. Ömer (r.a)’ın ruhu için okunur.
7. gün Hz. Osman (r.a)’ın ruhu için okunur.
8. gün Hz. Ali (r.a)’ın ruhu için okunur.
9. gün Hz. Fatıma (r.a)’ın ruhu için okunur.
10. gün Hz. Ayşe (r.a)’ın ruhu için okunur.
11. gün Hz. Hasan (r.a)’ın ruhu için okunur.
12. gün Hz. Hüseyin (r.a)’ın ruhu için okunur.
13. gün Hz. Zeynel Abidin’in ruhu için okunur.
14. gün Ashâb-ı kirâmın ruhlarına bağışlamak için okunur.
15. gün Kur’an-ı Kerim nuruna müstağrak olmak niyetiyle okunur.
16. gün Ruhunu kolayca teslim edebilmeye vesile için okunur.
17. gün Kabir suâlini kolay geçmesine vesile olmak için okunur.
18. gün Münker ve nekirin suâlleri kolay olsun diye okunur.
19. gün Kuran-ı Kerim’in kabrini aydınlatmasına vesile olması için okunur.
20. gün Kuran-ı Kerim’in kabrinde yoldaş olması niyetiyle okunur.
21. gün Mizanda hayrının ağır gelmesine vesile olması için okunur.
22. gün Sırat’ı kolay geçmeye vesile olması için okunur.
23. gün Arş-ı Âlâ‘nın gölgesinde gölgelenmeye vesile için okunur.
24. gün Armağan niyetiyle okunur.
25. gün Hz. Muhammed (s.a.v)’e komşu olmak niyetiyle okunur.
26. gün Azrail (a.s)’in hoş gelmesine vesile olması için okunur.
27. gün Büyük küçük tüm günahların affı için okunur.
28. gün Rabbimizin yüce cemâlini görmeye vesile olması niyetiyle okunur.
29. gün Tüm müslümanların selameti için okunur.
30. gün Cenâb-ı Hakk’a emanet etmek niyetiyle okunur.
Yani 30. günde Yâsîn-i Şerif’i okuduktan sonra,
“Ya Rabbi! Okuduğum Yâsîn-i şeriflerin sevabını senin yüce katına emanet ediyorum, senden başka ma’budun bilhak (ibadete layık hiçbir ilah) yoktur. Sen kemaliyle bilen ve kemaliyle işitensin.” diyerek duâ ve niyâzını yapmalıdır.
Ey cennet isteyen kardeş! Yâsîn Sûresini hangi maksatla okursan ona erişirsin. Şu halde ayrı ayrı maksatlarla (niyetiyle) Ramazanda Yâsîn Sûresini niyetlerle okuyan kimsenin, muradları ve niyetleri gerçekleşecek demektir.
RAMAZAN-I ŞERİF GECELERİ
VE NAFİLE NAMAZLARI
Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz buyuruyor ki her kim Ramazan-ı şerif’te:
1. gece 2 rekat Ramazan içinde yaptığı ibadet ve oruçlar kabul edilir.
2. gece 2 rekat Oruçlar kabul edilir.
3. gece 2 rekat Kevser şarabı içer ebedi susamaz
4. gece 6 rekat Müslaman olarak ölür ve dirilir. Kabir suali kolay olur. Sırat’ı yıldırım gibi geçer, cennetle müjdelenir.
5. gece 4 rekat Kabir azâbı görmez, günahlarını affeder.
6. gece 2 rekat Allah (c.c.) günahlarını bağışladığını bildirir.
7. gece 4 rekat Allah melekleri o kulunu affettiğine dair şahit tutar.
8. gece 3 rekat 7 cehennem kapısı kapanır, 8 cennnet kapısı açılır.
9. gece 12 rekat
10 çeşit büyük isteği kabul edilir.
10.gece 4 rekat Allahın öfkesinden ve kabir azabından emin olur
11.gece 4 rekat 50 yıllık günahlarına kefaret olur.
12.gece10rekat Peygamberimiz ona şefaat eder.
13. gec 6 rekat Günahları deniz köpüğü kadar olsa da yok olur.
14.gece 4 rekat Rızkı bereketli olup mühim istekleri verilir. Yıl içerisinde ölürse şehit mertebe-sine ulaşır.
15.gece 6 rekat 4 büyük kitabı hatim etmiş sevabı alır.
16.gece 2 rekat 90’ı âhiret 10’u dünya, 100 çeşit duâsı kabul edilir.
17.gece 2 rekat Can verirken ahiret şarabı içilir. Kıya-mete kadar açlık susuzluk çekmez.
18.gece 4 rekat Anasından yeni doğmuş gibi günahsız olur.
19.gece 4 rekat O kimse kıyamet korkularından kurtul-muş olur. Günahları sevaba döner.
20.gece 6 rekat Kabri aydınlık olur, suâli kolay olur.
21.gece 2 rekat Yıl boyunca kaza ve beladan kurtulur, rızkı artar o yıl içinde ölürse şehid mertebesine ulaşır.
22.gece 4 rekat Peygamberimizin şefaatine mazhar olur.
23.gece 2 rekat Kıyamet günü yüzü nurlu ve 70 yakı-nına sıratta yardım eder.
24.gece 2 rekat Cehennem ona “benden kurtuldun “der
25.gece 2 rekat Kıyamet günü kime şefaatçi olursa kabul edilir.
26.gece 2 rekat Kıyamet günü ona keramet tacı giy-dirilir.
27.gece 2 rekat Kadir gecesini değerlendirmiş gibi sevab verilir.
28.gece 2 rekat Yeni doğmuş gibi günahsız olur ve sual sorulmaz.
29.gece 2 rekat Allah (c.c) şöyle der: ”Ey kulum! Sana müjdeler olsun oruç ve namazını kabul ettim, günahını af ettim ve cennetimi sana nasip ettim.”
30.gece 2 rekat Allah onun 3 büyük dileğini kabul eder. İbadet ve amelleri kabul edilip dünyadan imanla göçer kitabı sağ eline verilir.
TERAVİH NAMAZI
VE MÜKAFATI
Hz. Ali (k.v) rivayet eder: Ramazan ayında teravih nama-zı kılanın mükafatı nedir? diye Resûl-ü Ekrem (s.a.s)’e sormuşlardı da Peygamberimiz şöyle buyurdular:
1.TERAVİH NAMAZI Anasından doğmuş gibi günahı affedilir.
2.TERAVİH NAMAZI Allah kendisinin ana ve babasının günahını affeder.
3.TERAVİH NAMAZI Arş altından bir melek seslenir; amelini Allah rızası için yap gösteriş için yapma, Allah geçmişteki günahlarını af-fetti.
4.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ, Tevrat’ı İncil’i Zebur’u Kuran-ı Kerim’i okumuş gibi sevap yazar.
5.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ Mescid-i Haram’da, Mescid’i Nebevî’de ve Mescid-i Aksâ’da namaz kılmış gibi sevap verir.
6.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ Beytül Ma’mur’ı ziyaret etmiş gibi sevap verir. Bütün taş ve toprak kesekleri onun için Allah’dan mağrifet olmasını isterler.
7.TERAVİH NAMAZI Sanki Musa (a.s) devrine yetişmiş, Firavun ve Haman’a galip gelmek için Musa (a.s)’a yardım ettiği gibi Allah da ona yardım eder.
8.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ Hz. İbrahim (a.s)’a verdiği sevap gibi ona sevap verir.
9.TERAVİH NAMAZI Sanki Hz. Peygamber (s.a.s)’in ibadeti gibi Allah’a ibadet etmiştir.
10.TERAVİH NAMAZI Allah dünya ve ahiret hayr ve seva-bıyla sevaplandırır.
11.TERAVİH NAMAZI Dünyadan anasından doğmuş gibi günahsız olarak çıkar.
12.TERAVİH NAMAZI Kıyamet gününde Allah’ın huzuru-na yüzü ayın ondördü gibi ak gider.
13.TERAVİH NAMAZI Kıyamet gününde Allah’ın huzuruna günahlardan arınmış olarak gelir.
14.TERAVİH NAMAZI Melekler gelir onun için şahitlik ya-parlar, şüphesiz bu kimse teravihini kılmıştır, derler de Allah’da onu kıyamet gününde hesaba çekmez.
15.TERAVİH NAMAZI Bütün arş ve kürs melekleri onun afvolunması için duâ ederler.
16.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ eline iki beraat verir, biri cehennemden kurtuluş diğeri cennete giriş içindir.
17.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ Peygamberlerin sevabı gibi sevap verir.
8.TERAVİH NAMAZI Bir melek seslenir: Ey Allah’ın kulu! Allah senden ve senin anan ve babandan da razı oldu.
19.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ Firdevs Cennetinde derecesini yükseltir.
20.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ şehidlerin ve iyi kulların sevabı kadar ona sevap verir.
21.TERAVİH
NAMAZI Allah Cennette ona nurdan bir köşk yapar.
22.TERAVİH NAMAZI Kıyamette Allah’ın huzuruna gam-sız ve kedersiz olarak çıkar.
23.TERAVİH NAMAZI Allah onun için Cennet’te bir şehir yapar.
24.TERAVİH NAMAZI Onun için 24 tane kabul edilmiş duâ vardır.
25.TERAVİH NAMAZI Allah-u Teâlâ ondan kabir azabını kaldırır.
26.TERAVİH NAMAZI Allah 40 senelik ibadet sevabını ona yazar.
27.TERAVİH NAMAZI Kıyamet gününde sıratı korkusuz yıldırım gibi geçer.
28.TERAVİH NAMAZI Allah Cennette onun kıymetini bin dereceye kadar yükseltir.
29.TERAVİH NAMAZI Allah ona kabul olunmuş bin hac sevabı yazar.
30.TERAVİH NAMAZI Allah(c.c) ona: Ey kulum Cennet meyvelerinden ye. Selsebil suyundan yıkan. Kevserden de iç, ben senin Rabbin’im sen de benim kulumsun buyurur.
MÜBAREK GECELER İLE İLGİLİ ÖZET BİLGİ
Mevlit Kandili: Sevgili peygamberimiz (S.A.V) in doğum gecesine verilen addır.
Regaip Gecesi: Hz Âmine’nin sevgili peygamberimize hamile olduğunun farkına vardığı gecedir.
Miraç Gecesi: Sevgili peygamberimiz(S.A.V) in Rabbimizin (cc) davetine icabet ederek Miraca çıktığı, gerek ümmeti ve gerekse geçmiş peygamberler ve ümmeti için müjdeler aldığı ve ayrıca 5 vakit namazın farz kılındığı gecedir.
Beraat Gecesi: İnsanların bir senelik hayatlarının, rızıklarının gözden geçirildiği, müslümanların ilahi af ve mağfirete nail oldukları gecedir.
Kadir Gecesi: Kur’an-ı Kerim’in “Levh-i Mahfuz” dan dünya semasına indirildiği, içinde kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı ve mübarek bir gecedir.
Bu mübarek geceleri ihya etmiş (hakkını vermiş) olabilmek için bol bol kaza namazı kılıp, Kur’an-ı Kerim okuyup, hayır hasenat yapıp, Allahü Teâla’yı bolca zikr etmek ve özellikle o gecenin yatsı ve sabah namazını erkeklerin cemaatle kılması lazımdır.
ORUÇ TUTMAK
Oruç:
Oruç, “ikinci fecirden itibaren güneşin batışına kadar yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi menetmek” demektir.
Ramazan-ı Şerif orucu, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in hicretinden bir buçuk sene sonra Şaban-ı şerif’in onuncu günü farz kılınmıştır, bunun farziyyeti kitap ile sünnet ile icma ile sabittir. Nitekim;
“Ey iman edenler! sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, günahlardan korunasınız diye size de farz kılındı.” (Bakara suresi:183) ayeti kerimesi bunu emretmektedir.
RAMAZAN ORUCU KİMLERE FARZDIR
Orucun Farz Olmasının Şartları Şunlardır:
1. Müslüman olmak
2. Akıllı olmak
3. Ergenlik çağına gelmiş olmak .
Ergenlik çağına gelen ve akıllı olan her Müslüman erkek ve kadına Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Allah’ın kesin emridir. Ergenlik çağına gelmeyen çocuklara oruç tutmak farz değildir. Ancak bünyelerine zarar vermeyecek şekilde çocukları da yavaş yavaş tutturmak uygun olur.
Kadınlar, lohusalık ve adet görme hallerinde oruç tutamaz, namaz kılamaz. Bu halleri geçtikten sonra tutmadıkları oruçları kaza ederler, yani gününe gün tutarlar. Fakat kılamadıkları namazları kaza etmezler.
ORUÇ ÇEŞİTLERİ
Altı Çeşit Oruç Vardır:
1. Farz Olan Oruçlar: Ramazan ayında oruç tutmak, ramazanda tutulmayan orucu başka günlerde kaza etmek ve kefaret oruçları farzdır.
2. Vacip olan Oruçlar: Adak oruçları ile bozulan nafile oruçları kaza etmek vacibtir.
3. Sünnet Olan Oruçlar: Muharrem ayının dokuz ve onuncu veya onuncu ve on birinci günleri oruç tutmak sünnettir.
4. Müstehab Olan Oruçlar: Kameri ayların on üç, on dört ve on beşinci günleri ile haftanın pazartesi ve Perşembe günleri ve Ramazandan sonra şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehabtır.
5. Mekruh Olan Oruçlar: Muharrem ayının sadece onuncu günü ile yalnız Cuma veya yalnız cumartesi günlerinde oruç tutmak mekruhtur.
6. Haram Olan oruçlar: Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört günü oruç tutmak haramdır. Çünkü bayram günleri Allah’ın Kullarına birer ziyafet günüdür. Allah’ın ziyafetinden kaçınmak uygun değildir.
Nafile oruçların tutulmalarını dinen mecburi kılacak bir sebep yoktur, bunlar yalnız sevaba nail olmak için isteyenlerin tutacakları oruçlardır. Şu kadar var ki, bunlardan biri tutulduktan sonra bozulacak olursa, kazası vacip olur. Bu kazanın sebebi de böyle bir ibadete hak rızası için başlanılmış olmasıdır ki, bunun yarıda bırakılması caiz olmayacağından, kaza suretiyle tamamlanması gerekli bir vazife bulunur.
ORUÇLU İÇİN MÜSTEHAB OLAN ŞEYLER
Oruç tutacak kimsenin sahur yemeği yemesi müstehabtır. Bunun vakti gecenin sonudur. Ebul’leyse göre gecenin son altıda biridir. Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir.
İftarı acele yapmak, yani akşam namazından evvel oruç atmak müstehaptır. Ta ki oruç hâli namazda kalbin huzuruna mani olmasın. Fakat hava bulutlu olursa, acele edilemez. Hatta ezan okunsa bile. Yüksek bir yerde, mesela pek yüksek bir minarede bulunan kimse, güneşin batışını görmedikçe iftar edemez.
Akşamleyin iftar esnasında:
“Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve ala rizkıke eftartü ve savm-el gadi min şehr-i Ramazâne neveytü fağfirli mâ kaddemtü ve mâ ehhertü.”
“Ey Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana iman ettim, sana tevekkülde bulundum senin rızkınla orucumu açtım, Ramazan-ı Şerif ayının yarın ki günü orucuna da niyet ettim. Artık benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla.”diye dua edilmesi sünnettir.
“Ey vasial mağfirati iğfirli ve livalideyye ve lilmü’minîne yevme yekumül hisab.”
“Ey mağfireti bol mabudum, beni anam ile babamı ve bütün müminleri hesap gününde mağfiret buyur.” diye dua edilir.
• Orucu hurma gibi tatlı bir şey ile açmak mendubtur.
• Oruçlunun akrabalarına, fakirlere fazla ihsanda, sadakada bulunması müstehabtır.
• Oruçlunun mümkün olduğu kadar gece ve gündüz Kur’an-ı Kerim’i okumakla, zikir ile, Rasül-ü Ekrem Efendimiz’e salat’u selam ile, ilim ile meşgul olması müstehabtır.
• Oruçlunun fuzuli kelemdan, yani lüzumsuz fazla lakır-dılardan dilini tutması da müstehabtır. Gıybetten, söz taşımaktan kaçınmak ise, her zaman uyulması gerekli bir vazifedir, bu vazife Ramazan-ı Şerifte ise, daha çok kuvvet kazanır.
• Oruçlu için itikaf da müstehabtır.
• Ramazan-ı Şerif’te oruç tutmaya mani olacak derecede vücuda zayifet verir işlerde bulunmak caiz değildir. Öğleye kadar iş görüp sonra dinlenmelidir ve mümkün ise, bazı işleri başkasına dengi ücret ile gördürmelidir.
Kısacası, kat’i bir zaruret bulunmadıkça, nefsini pek ağır işlerde yorarak oruç tutamaz bir hale getirmek caiz görülemez.
ORUCUN ŞARTLARI
Orucun farziyetine ve edasının farziyeti ile sahih olmasına dair şartlar vardır. Şöyle ki:
1. Oruç ile mükellef olmak için İslâm, akıl, büluğ şarttır. Bu bakımdan bu vasıfları bulunmayan bir şahıs için oruç farz değildir. Şu kadar var ki, akıllı mümeyyiz olan bir İslâm çocuğunun orucu bir nafile olarak sahih bulunur.
2. Orucun edası farz olmak için sıhhat ve ikamet şarttır. Bundan dolayı hasta ve seferi olan kimselerin bu halde oruç tutmaları icap etmez. Bunlar daha sonra kaza ederler.
Bir orucun yerine getirilmesi için, niyet ve hayız ile nifastan taharet şarttır.
Bundan dolayı niyet edilmeksizin tutulan bir oruç, İslâm âlimlerinin çoğuna göre şer’an makbul değildir.
Hayız veya nifas halinde bulunan bir kadının oruç tutması da sahih olmaz. Ramazan-ı Şerif orucunu daha sonra kaza etmeleri lazım gelir.
ORUCUN VAKTİ
Orucun vakti, ikinci fecirden güneşin batışına kadar olan müddettir. Bununla beraber bu, ikinci fecrin ilk doğuşu anına mı, yoksa aydınlığının ufukta uzanıp dağılmaya başladığı zamana mı itibar olunacaktır meselesinde ihtilaf vardır. Bazı âlimlere göre fecrin ilk doğuşu anı muteberdir. En ihtiyatlı olan da budur. Diğer âlimlere göre de aydınlığın biraz uzayıp dağılmaya başladığı zaman muteberdir. Oruç tutacaklar hakkında daha müsait olan da budur.
Fecrin doğuşunda şüphe eden kimse için daha faziletli olan, yiyip içmeyi terk etmektir. Bununla beraber yiyip içecek olsa, orucu yeni tamamdır. Ancak fecirden sonra yemiş veya içmiş olduğu daha sonra anlaşılırsa, orucu bozulmuş olur. O halde kaza etmesi lazım gelir. Fecirden sonra sahur yapılmış olduğunda kuvvetli zan bulunan başka bir delil bulunmazsa, buna itibar olunamaz. Fakat bu halde kaza edilmesi ihtiyatlı olmaya daha uygundur.
Oruçlu kimse güneşin batışında şüphe etse, iftar etmesi helal olmaz. İftar edip de gerçek durum anlaşılmazsa, üzerine kaza lazım gelir. Kefaretin lüzumu hakkında ise, iki rivayet vardır. Fakat güneş batımından evvel iftar etmiş olduğu nalaşılırsa, üzerine kefaret de vacib olur.
Orucu Bozup Hem Kaza Hem de Kefareti gerektiren şeyler:
Oruçlu olduğunu bilerek:
1. Yemek, içmek (ister gıda maddesi, isterse ilaç olsun)
2. Cinsi ilişkide bulunmak,
3. Sigara içmek,
Kaza: Bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktır.
Kefaret: Bozulan bir gün orucun yerine iki ay veya altmış gün peşpeşe oruç tutmaktır.
Ramazan ayında niyet ederek oruca başlayan bir kimse özürsüz olarak bile bile yiyip içse veya cinsi ilişkide bulunsan orucu bozulur. Bozulan bu orucun gününe gün kaza edilmesi ayrıca oruç özürsüz olarak ve bile bile bozulduğu için de kefaret tutması gerekir.
Başlanan bir orucu bilerek bozmanın dünyadaki cezası kefarettir. Yani altmış gün birbiri ardına oruç tutmaktır. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara verili veya eksik tutulursa yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak lazımdır. Kadınlar kefaret orucu tutarken araya giren adet günlerini tutmazlar, adet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek altmış günü tamamlarlar.
ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER
1. Oruçlu olduğunu unutarak yemek içmek.
2. Ağza gelen balgamı yutmak.
3. Kafasından burnu içine inen akıntıyı içine çekip yutmak.
4. Kendi isteğiyle olmayarak boğazına duman girmesi.
5. Boğazına toz girmesi veya sinek kaçması
6. Hariçten susam tanesi kadar bir şey alarak ağzının içinde yavaş yavaş çiğneyip yok etmek ve tadı boğazına varmamak, eğer çiğnemeden hariçten böyle bir şeyi yutarsa bozulur.
7. Kendi dilemesi ve istemesi olmadan kusmak.
8. Kendiliğinden içeriden gelen kusuntunun yine kendiliğinden içeriye gitmesi.
9. Kan aldırmak.
10. Sürme çekmek.
11. Parmağını fercine (Ön organına) sokan kadının orucu bozulmaz.
ORUCU BOZUP YALNIZ KAZAYI
İCAB ETTİREN HALLER
1. Çiğ pirinç yemek,
2. Sâde un yemek,
3. İçine yağ gibi bir şey koymadan yalnız yoğrulmuş hamur yemek,
4. Çok miktarda tuz yemek. (Azı keffarati gerektirir)
5. Zeytin çekirdeği ve sair buna benzer yenmesi adet olmayan bir şeyi yemek,
6. Pamuk ve kağıt gibi yenmesi adet olmayan bir şeyi yutmak
7. Ayva gibi, olmadan yenmeyen şeyi ham ve çiğ olarak ve tuzlamayarak yemek. Böyle şeylerden sakınmak daha iyidir,
8. Henüz içi olmayan taze cevizi yutmak,
9. Kuru ceviz veya fındık, fıstık ve bademi katı kabuğuyla yutmak,
10. Taş,demir, altın, gümüş veya torak yutmak,
11. Burnuna ilaç çekmek,
12. Ağzına aldığı boyalı ibrişim gibi bir şeyin boyasıyla rengi bozulmuş olan tükürüğünü yutmak,
13. Dişleri arasında nohut tanesi kadar kalan şeyi yemek.
ORUÇ TUTMAMAYI MÜBAH KILAN ÖZÜRLER
Aşağıdaki on türlü sebepten dolayı oruç tutmamak veya tutulmuş bir orucu açmak mübahtır.
1. Yolculuk. Şöyle ki, Ramazan-ı Şerifte en az üç günlük, yani on sekiz saatlik bir yere gidecek kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bu yüzden o gün yola çıkınca, oruçlu bulunmamış olur. Fakat bir kimse, oruç tuttuktan sonra gündüzün sefere çıksa, bu yolculuk o ilk gün için bir özür sayılmaz, orucuna devam etmesi lazım gelir. Şu kadar var ki, o gün yola çıkar da daha sonra orucunu açarsa, kendisine kefaret lazım gelmez, yine yalnız kaza icap eder.
2. Hastalık. Bir hasta, kendisinin ölümünden veya aklının gitmesinden veya hastalığının artmasından veya uzamasından korkacak olursa, oruç tutmayabilir veya tutmuş olduğu orucu açabilir. Daha sonra iyi olunca, yalnız kaza ile mükellef olur. Artmasından korkulan göz ağrısı da böyledir.
3. Düşman ile cihad. Ramazan-ı Şerifte düşman ile savaşta bulunacak bir İslâm mücahidi, düşman karşısında zayıf düşeceğinden korkarsa, oruç tutmayabilir. Hatta daha sonra savaş vuku bulmasa da kendisine kazadan başka bir şey lazım gelmez.
4. Zorlama hâli. Ölüme veya bir organın yok olmasına sebep olacak surette yapılan bir zor kullanma ve tehditten dolayı oruç açılabilir, bu caizdir.
5. Şiddetli açlık ve susuzluk. Oruçlu bir kimse, açlıktan veya susuzluktan dolayı öleceğinden veya aklına eksiklik geleceğinden bir tecrübeye veya alamete veya Müslüman bir doktorun haberine dayanarak korkarsa, orucunu daha sonra kaza etmek üzere açabilir.
6. Gebelik, süt analık. Ramazan-ı Şerifte gebe bulunan veya kendisinin veya başkasının çocuğuna süt veren bir kadın, kendisi veya çocuk hakkında bir zarar gelmesinden korkarsa, orucunu açabilir.
7. Hayız ve nifas hâli. Bir kadın, Ramazan-ı Şerifte gündüzün adet görmeğe başlasa veya çocuk doğursa, orucu bozulmuş olur. Artık adet günlerinde ve loğusa bulundukça oruç tutması caiz olmaz.
8. Ziyafet. Ziyafet vermek veya ziyafete davet olunmak, nafile oruçları açmak hususunda bir özür sayılabilir. Ramazan Orucu buna dahil değildir.
9. Boşamaya yemin. Nafile veya kaza orucuna başlamış olan bir kimseye orucunu açması için bir şahıs kendi hanımının boş olmasına yemin etse, yani orucunu açmazsa, karısının boş olacağını söylese, bu kimse için o şahsı bir zarardan, bir eziyetten kurtarmak maksadı ile orucunu açmak mendup bulunmuş olur.
10. Yaş büyüklüğü. Oruç tutmaya gücü yetmeyen, kendisine denilen pek yaşlı bir kimse, oruç tutmayabilir.
ZEKAT VERMEK
Tarifi:Sözlükte, Zekât temizlik bereket ve artmak manalarına gelir.
Şeriatta ise: Bir malın belirli bir miktarını, bir kameri yıl sonra Kur’an’da belirtilen sınıflara Allah rızası için verilmektir
Zekat hakkında Kur’an-ı Kerim’de:
“Ey Habibim! Servet sahiplerinin mallarından zekat al, bu onların mallarını temizler ve vicdanlarını arıtır.” buyurulmaktadır (Tövbe Suresi: 103)
Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ise: “Mallarınızı zekat ile koruyunuz. Hastalıklarınızı sadaka ile iyileştiriniz bela dalgalarını dua ve niyaz ile karşılayınız.” buyurmuştur.
Zekatını veren kimse, malını ve canını maddi ve manevi kirlerden temizlediği gibi, malının ve paranın değil, Allah’ın kulu olduğunu ispatlar, Allah’a mali yönden şükretmiş olur.
Zekat kesin bir farzdır. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in hicretinin ikinci senesinde oruçtan evvel farz kılınmıştır. İslam’ın şartlarından birini teşkil etmektedir.
Muayyen miktarda bulunan nakit paraların ve ticaret mallarının üzerinden bir sene geçtiği taktirde, zekatlarını derhal, yoksulların hakları taalluk etmiş olur.
Artık bun özürsüz yere tehir etmek caiz olmaz.diğer bir görüşe göre zekatın verilmesi geciktirmeli olarak farzdır. Yani sene sonunda hemen verilmesi lazım değildir. Mükellef bunu yaşadığı sürece eda edebilir. Eda etmeden ölürse, o zaman günahkar olur. Fakat en sahih olan birinci görüştür.
Zekatın aşikare olarak verilmesi daha faziletlidir. Çünkü zekatı bu şekilde veren başkalarına güzel bir örnek olmuş olur ve kendisini başkasının su-i zanından kurtarır. Zekat kesin bir farz olduğundan, bunun edasında riya meydana gelmez. Nafile sadakalarda ise, böyle değildir.
Onları gizlice verip gösteriş ihtimalinden kaçınmak daha faziletlidir.
ZEKATIN SAHİH OLMASININ ŞARTLARI
Verilen bir zekatın sahih olması için zekat niyeti ile beraber verilmiş olması şarttır. Bu esas üzerine şu meseleler ortaya çıkar.
1. Zekatı fakire verirken veya zekat için bir mal ayırırken bunun zekat olduğuna kalben niyet edilmesi lazımdır. Dile ile söylenmesi lazım değildir. Hatta bir malı fakire zekat niyetiyle verirken bunun bir hibe veya bir borç olarak verildiğini söylemek bile zekat olmasına mani değildir.
2. Bir mal fakire niyetsiz olarak verildiği takdirde bakılır: Eğer henüz fakirin elinde mevcut ise, zekata niyet edilmesi caizdir. Fakat elinden çıkmış ise, niyet edilmesi geçerli olmaz.
3. Zekatta vekilin niyeti değil, vekile malı veren mal sahibinin niyeti geçerlidir. Bundan dolayı bir kimse zekatını vermek için birini vekil tayin etse, zekat olarak vereceği malı teslim ettiği zaman veya o malı vekilin fakire vereceği zaman zekata niyet etmesi icap eder. Vekilin niyeti yeterli olmaz. Bu vekil, bir Müslüman olacağı gibi, bir gayrı Müslim vatandaş da olabilir.
4. Zekât vermek niyetinde olan bir kimse, bunun için bir mal ayırmaksızın fakirlere vakit vakit bir şeyler verdiği halde hatırına niyet gelmese, bunlar zekatına sayılamaz. Fakat fakire böyle bir mal verirken “bunu niçin veriyorsun?” gibi bir suale, düşünmeksizin hemen “zekât olarak veriyorum” diyebilecek bir halde bulunursa, bu niyet mesabesinde olur.
5. Bir kimse, fakirlere bir müddet sadaka verdikten sonra “Şu müddet içinde sadaka olarak verdiğim şeylerin zekatımdan olmasına niyet ettim” demesi geçerli olmaz.
6. Bir kimse elinde bulunan bir malı zekata niyet etmeksizin büsbütün sadaka olarak verse, bunun zekatı kendisinden düşmüş olur.
7. Bir kimse, zekatı gerektiren bir malın bir miktarını bir fakire hibe etse, bu miktara isabet eden zekat, kendisinden düşer.
ZEKATIN VERİLECEĞİ YERLER
Aşağıdaki şartları taşıyan kimseler zekat vermekle mükellef olur:
1. Müslüman olmak,
2. Akıllı olmak,
3. Ergenlik çağına gelmiş olmak,
4. Hür olmak,
5. Dinen zengin (yani asli ihtiyaçlarından ve borçlarından başka “nisab” miktarı mala veya paraya sahip) olmak,
6. Zekat verilmesi gereken mal veya para:
a) Nisab miktarına (yani 80,18 gr altın değerine), ulaşmış olmak.
b) Sahibinin elinde tam bir kameri yıl kalmış olmak.
c) Hakikaten veya hükmen artıcı nitelikte olmak gerekir.
NİSAB
Nisab dinimizin koyduğu zenginlik ölçüsüdür, borcundan ve asli ihtiyaçlarından başka, belirlenen bu ölçü miktarı veya daha fazla malı veya parası olan kimse, dinen zengin sayılır
Fitre vermek ve kurban kesmek için de en az nisab miktarı mal veya paraya sahip olmak lazımdır. Ancak bunlarda malın veya paranın üzerinden bir yıl geçmesi ve artıcı nitelikte olması şart değildir.
Zekât Kimlere Verilir:
Kur’an’da sekiz sınıf olarak sayılmıştır, şunlardır:
1. Fakirler: dinen zengin olmayanlar yani nisap miktarı mala sahip olmayanlar, böyle kimselerin iş ve güçleri de olsa zekat alabilirler.
2. Miskinler: Günlük yiyeceği olmayanlar, aşırı fakirler,
3. Amiller: Zekat toplamakla görevli memurlar,
4. Köleler: Kölelikten kurtulacak kimselere verilir,
5. Borçlular: Borçlu veya borcu malından fazla kimselere zekat verilebilir.
6. Allah yolunda mücadele edenlere: Hacc için, cihad için memleketinden çıkıp parasızlıktan dolayı yolda kalmış olan askerlere, talebelere,
7. Yolda kalmışlara: Parası biten yolculara zekat verilebilir. Memleketinde zengin bile olsa.
Zekat kimlere verilmez
1. Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,
2. Oğluna, oğlunun çocuklarına, kızına kızının çocuklarına ve bunlardan doğan çocuklara,
3. Zenginlere,
4. Müslüman olmayanlara,
5. Karı- koca birbirlerine,
HACCA GİTMEK
Tarifi:Ziyaret etmek, kast etmek anlamındadır.
İslam da hacc ise: Arafat’ta hususi vaktinde bir miktar durmaktan, daha sonra Kâbe-i Muazzama’yı usulü dairesinde tavaf sureti ile ziyaret etmekten ibarettir. Hac eden zata Hâcc: Hacı denir.
Umre, lugatta, ziyaret manasındadır. Dindeki anlamı ise Kâbe-i Muazzama’yı tavaftan ve Safâ ile Merve denilen iki mevki arasında sa’y etmekten ibarettir ki, bunun için muayyen bir zaman yoktur. Senenin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız Arefe günü ile Kurban bayramının dört gününde yapılması mekruhtur. Ramazan-ı Şerif’te yapılması ise menduptur.
Hacc’da, ırk ayrımı, fakir, zengin ayrımı yapmaksızın herkesin Allah’ın huzurunda aynı kılık kıyafetle bulunması bir nevi mahşeri ve Ahirette ki hayatı hatırlatması gibi buna benzer nice hikmetleri vardır.
HACCIN NEVİLERİ
Hac, farz, vacib, nafile kısımlarına ayrıldığı gibi, haccı ifrat, haccı temettü, haccı kıran nevilerine de ayrılır.
1. Farz olan hac, şartlarını kendisinde toplayan bir müslümanın ömründe bir defa eda etmekle mükellef olduğu hacdır.
2. Vacib olan hac, adak yapılan veya başlanılmışken bozulan nafile bir hacca bedel, kaza edilecek olan hacdır.
3. Nafile olan hac, lürahik gibi henüz mükellef olmayan bir kimsenin veya farz haccını eda etmiş olan bir zatın hak rızası için nafile yolu ile yapacağı hacdır ki, tekrar tekrar yapılabilir.
4. Haccı ifrat, umre ile beraber olmaksızın yalnız başına yapılan farz, vacib veya nafile hacdır ki, ihrama girerken yalnız hacca niyet edilmiş olur. Bunu yapana müfrit denir.
5. Haccı temettü, hac mevsiminde evvela umre için ihrama girilip umre yapıldıktan sonra aynı mevsimde, daha yurda-aile ocağına dönülmeden tekrar ihrama girilerek usulü dairesinde yapılan hacdır. Bunu yapan zata Mütemetti denir. Bu hac, haccı ifrattan daha faziletlidir.
6. Haccı kıran, hac aylarından evvel veya hac ayları içinde ve mikattan önce veya mikata umre ile arası bir ihram ile, bir niyet ile birleştirilip umre yapıldıktan sonra usulü dairesinde eda edilen hacdır. Bu şekilde hac yapılması, haccı temettüden daha faziletlidir. Bunu yapan zata da Kârin denilir. Bunların tafsilatı, tatbikatı ileride görülecektir.
7. Haccın farz, vacib ve sünnet olan herhangi bir fiiline nüsük denir. Çoğulu Menâsik’tir. Bu tabir, esasen ibadet ve su ile bir şeyi temizlemek manasınadır.
Hacc’ın farzları üçtür:
1. İhram: Helal olan şeyleri kendine haram kılmaktır. Aynı zamanda hacıların giydiği dikişsiz elbiseye, büründükleri iki havluya ihram denir.
2. Arafatta vakfe: Mekke yakınında bulunan Arafat dağında zilhicce ayının dokuzuncu (Arefe) günü zeval vaktinde Kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşuna kadar olan zaman içinde bir süre durmaktır.
3. Kâbeyi tavaf: Arafatta vakfeden sonra bayramın birinci günü başlayıp ömrünün sonuna kadar bir süre içinde Kâbeyi ziyaret etmektir.
Hac Kimlere Farzdır
1. Müslüman olmak,
2. Akıllı ve erginlik çağına gelmiş olmak,
3. Hür (serbest) olmak,
4. Hacc’ın farz olduğunu bilmek,
5. Hacc’ı yerine getirecek kadar vakit bulmak,
6. Kendisinin yol ihtiyacını karşıladığı gibi Hacc’a gidip gelinceye kadar ailesinin de nafakasını temin etmek,
7. Bedeni salim ve sıhhatli olmak
8. Yol emniyetinin olması,
9. Kadının yanında mahremi bulunması,
10. İddet bekleyen kadının iddetinin bitmiş olması lazımdır.
1. Hüküm Yönüyle Hacc Üç Kısımdır:
a) Farz olan Hacc: Şartlarını taşıyanların ömründe bir defa Hacc yapmaları farzdır.
b) Vacib olan Hacc: Adanan veya başlamışken bozulan nafile Hacc’ın yerine getirilmesi vacibtir.
c) Nafile olan Hacc: Mükellef olmayanları, Farz Hacc’ı yerine getirmiş kimselerin yaptıkları Hacc’lar nafiledir.
2. Yapılış Yönüyle Hacc Üçe Ayrılır:
a) İfrad Haccı: Umresiz yapılan hac demektir. Hacı adayı ihrama girerken sadece hacca niyet eder ve hac vazifelerini yerine getiri. İfrad haccı yapanlara kurban kesmek vacib değildir.
b) Temettü Haccı: Umre ve haccı ayrı ayrı ihrama girerek yapmaktır. Hacı adayı önce umre için ihrama girip umre vazifelerini yapar ve ihramdan çıkar. Günü gelince yeniden ihrama girerek hac vazifelerini yerine getirir. Temettü Haccında kurban kesmek vacibdir.
c) Kıran Haccı: Umre ve haccı bir ihramda yapmaktır. Hacı adayı ihrama girerken hem umre, hem de hacca niyet eder önce umreyi yapar fakat ihramdan çıkmaz, sonra da haccı yapar. Kıran haccında kurban kesmek vacibdir.
Hacca gitmek isteyen bir kimse bu üç çeşit hacdan hangisini dilerse onu yapar. Usulüne uygun olarak hangisini yaparsa hac yerine getirmiş olur.
HACC’IN YAPILIŞI
Hacc yapmak isteyen, helalinden kazandığı parayla borçlarını öder, kazaya kalmış ibadeti varsa tamamlamaya çalışır. Tevbe, istiğfar ve iki rekat namazdan sonra niyet edip, eş ve aile fertleriyle helalaşır.
Mikat yerinde yıkanır, gerekli temizliğini yapar ve ihrama girer. İki rekat namaz kılar, “ Ya Rabbi ben haccetmek istiyorum onu bana kolay kıl ve onu benden kabul et” diye dua eder. Sonra telbiyede bulunur, zaman zaman telbiyeye devam eder. Mekke’ye varacağı zaman yıkanır, veya abdest alır dua yaparak tavafı kudumunu (varış tavafını) yapar. Sonra Safa ile Merve arasında yedi defa sa’y eder.
Zilhicce ayının sekizinci günü sabah namazını Mekke’de kılıp Minaya çıkar. Arefe(Zilhicce’nin sekizinci) günü sabahleyin Arafat’a hareket eder. Güneş batıncıya kadar Arafat’da vakfeyi yerine getirmek için durur. Akşam namazını Müzdelifede yatsıyla beraber kılar. Geceyi Müzdelifede geçirir. Bayram’ın birinci günü Cemre-i Akabeye yedi taş atar. Dilerse kurbanını bu gün kesebilir. Telbiyeyede son verir. Traş olur, eşiyle yakınlıktan başka her şey helal olur. Kâbe’ye gelerek ziyaret tavafını yapar.Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri olmak üzere üç gün Minada bulunur. Cemre-i Ûlâ, Cemre-i Vusdâ, Cemre-i Akabe sırasını gözeterek her birine ayrı ayrı yedişer taş atar.
Eğer memleketine dönecekse veda tavafını yapar, iki rekat namaz kılar, zemzem suyundan içer isterse peygamberimizin kabrini ziyaret için Medine’ye gider.
HACC’DA İHRAMIYLA YASAK ŞEYLER
a. Dikişli elbise giymek,(kadınlar dikişli elbise giyerler),
b. Hanımıyla cinsi yakınlık, öpmek,okşamak, şehvetle dokunmak,
c. Güzel koku sürünmek,
d. Av hayvanları avlamak veya avcıya göstermek,
e. Yeşil ağaç ve otları kesmek veya koparmak,
f. Tıraş olmak, saçları kısaltmak,
g. Tırnak kesmek.
HACC İLE UMRENİN MAHİYETLERİ
Umre, lügatte ziyaret manasındadır. Istılahta Kâbe-i Muazzama’yı tavaftan ve Safa ile Merve denilen iki mevki arasında sa’y etmekten ibarettir ki, bunun için muayyen bir zaman yoktur. Senenin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız Arefe günü ile Kurban bayramının dört günüde yapılması mekruhtur. Ramazan-ı Şerif’te yapılması ise menduptur.
Umre bir sünneti Müekkededir. Bunu yapan zata “Mutemir” denilir. Farz olan hacca “Hacc-ı ekber :Büyük Hac” denildiği gibi,umreye de “Hacc-ı asğar: Küçük Hac” denilir. Bununla beraber Arefe günü cumaya tesadüf eden bir hacca da Hacc-ı Ekber” denilmektedir.
HER MÜSLÜMANIN DİKKAT ETMESİ GEREKEN SÜNNETLER VE EDEBLER
YİYECEK VE İÇECEKLERİN
SÜNNETLERİ VE EDEPLERİ
1. Yemeği yerde yemek sünnettir.
2. Bir tabakta yemek sünnettir.
3. Önünden yemek sünnettir.
4. Yemek yerken sağ ayağını dikip sol ayağın üzerine oturmak sünnettir.
5. Üç parmakla yemek yemek sünnettir.
6. Üç parmağını yemek yedikten sonra yalamak.
7. Yemeğe tuzla başlamak, bitirirken tuzla bitirmek sünnettir.
8. Yemeğe oturmadan ellerini yıkayıp kurulamamak sünnettir.
9. Yemekten sonra elleri yıkayıp havluya silmek sünnettir.
10. Yemeğe Eûzü Besmeleyle başlamak sünnettir.
11. Yedikten sonra tabağı sıyırmak sünnettir.
12. Sofradan doymadan kalkmak sünnettir.
13. Yemek yedikten sonra iki saat geçmeden bir şey yememek sünnettir.
14. Sofra duasını okumak sünnettir.
15. Yenilen yiyeceğe tefekkür etmek sünnettir.
16. Sofradan yeşillik bulundurmak sünnettir.
17. Bir yere yaslanmadan yemek yemek sünnettir.
18. Davet edildiği sofradan yemek bitiminde mutfağa bir şey götürmek sünnettir.
19. Akşam namazından önce iftar yemeği yemek sünnettir.
20. Sahur yemeğinden önce teheccüt namazını kılmak sünnettir.
21. Yenilen lokmaların küçük olması da sünnettir.
22. Çok çiğnemek sünnettir.
23. Ekmek kırıntılarını toplayıp yemek sünnettir.
24. Ekmeği yerken yemeğin içinde parçalamak sünnettir.
25. Hizmetçisiyle birlikte yemek yemek sünnettir.
26. Yemeğin sonunda kürdan kullanmak sünnettir.
27. Ekmek varken katık aramamak sünnettir.
28. Çiğ soğan ve sarımsak yememek sünnettir.
29. Yemek yerken diz çöküp yemek sünnettir.
30. Pabucunu çıkarıp yemek sünnettir.
31. Sirke yemek sünnettir.
32. Yemeğin sonunda hamd etmek sünnettir.
33. Arpa ekmeği yemek sünnettir.
34. Tahta kaşıkla yemek sünnettir.
35. Ekmeği eliyle parçalamak sünnettir.
36. Yemeği çok sıcak yememek sünnettir.
37. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimizin kepeksiz buğday ekmeği yediği görülmemiştir, keza elenmişinde (Hatta eleğin kendisini dahi görmediği rivayetler arasındadır.)
38. Salatalığı tuza batırıp ye-mek sünnettir.
39. Efendimiz (s.a.v.) Balı ve helvayı severlerdi.
40. En sevdiği meşrubat tatlı ve serin olanıydı.
41. En sevdiği meyve taze hurma ve karpuz idi.
42. Şerbetler içinde en çok bal şerbetini severdi.
43. Etlerin kol ve süt taraflarını tercih ederlerdi. Kızartılmış eti bazen bıçakla, bazende eli ile koparıp ısırarak yerlerdi.
44. Koyun eti yemek te sünnettir.
45. Tek başına yemek yememekte sünnettir.
46. Günde iki öğün yemek yemek sünnettir.
47. Yemekte ev halkının tamamen sofraya oturmasını isterlerdi.
48. Misafirlerine ikram etmeyi çok sever tabaktaki yemeğin tamamen yenmesini isterler, arttırılıp dökülmesine razı olmazlardı.
49. Cemaat içide su veya süt içtikleri de kabı hemen sağındakine verir, böylece devretmesini arzu ederdi.
50. Evin içinde bir cariyeden daha utangaç hareket ederler, yemek istemezler, ancak sofra kurulursa yerlerdi.
51. Hurmayı yer, çekirdeğini tabağa atardı.
52. Yemeği yer üzerine koyup yemek Resûlüllâh (s.a.v.)’e en sevimli gelen bir sünnettir.
53. Kabak yemeğini severlerdi.
54. Hurmadan da acve denilen Medine hurmasını severdi.
55. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz nezdinde yaş meyvelerin en sevimlisi kavun, karpuz ve üzümdü.
56. Çoğu zaman kavunu yaş hurmalarla beraber yerdi.
57. Kurutulmuş et yemek sün-nettir.
58. Un çorbası yemek sünnettir.
59. Un helvası yemek sünnettir.
60. Kuru üzüm yemek sünnettir.
61. Ekmekle sirkeyi birlikte yemek sünnettir.
62. Zeytin yemek sünnettir.
63. Elmayı çöpüne kadar yemek sünnettir.
64. Kırmızı elma yemek sünnettir. Resûlüllâh (s.a.v.) turuncu ve kırmızı elmayı çok severdi.
65. Meyveleri yemeden önce yıkamak sünnettir.
66. Yeşil mercimek yemek sünnettir.
67. Yoğurt kurusu yemek sünnettir.
68. İftar yemeği yedirmek sünnettir.
69. Komşuya ikram etmek sünnettir.
70. Yemekten sonra üç kere ağzını çalkalamak sünnettir.
71. Sofra kaldırılıncaya kadar sofradan yemekten kalkmamak sünnettir.
72. İkrama sağdan başlamak sünnettir.
73. Misafirin yanında suskun olmamak sünnettir.
74. Rızık talebi işinde erkenci olmak ta sünnettir.
75. Su içerken kıbleye dönmek sünnettir.
76. Su içerken oturmak sünnettir.
77. Su içerken besmeleyle başlamak sünnettir.
78. Su içerken üç yudumda içmek sünnettir.
79. Suyu içmeden önce yanındakilere ikram etmek sünnettir.
80. Suyu içtikten sonra hamd etmek sünnettir.
81. İki avucuyla su içmek, tek avucuyla içmemek sünnettir.
82. Avuçla su içmeden önce ellerini yıkamak sünnettir.
83. Efendimiz tatlı ve soğuk su içerlerdi.
84. Müslüman kardeşinin artığını içmek sünnettir.
85. Bardakla içilen şeyleri dibine kadar içmek sünnettir.
86. Odada sürahi ile su bulundurmak sünnettir.
Ölmeyecek kadar yiyip içmek farzdır ki insan bu sayede oruç tutmaya ve ayakta namaz kılmaya gücü olur. Hatta insan, kendisini ölümden kurtaracak miktar helal bir şey bulamazsa haram olan şeyden o miktar yiyip içebilir. Mesela böyle bir kimse, kendi kendine ölmüş bir hayvanın etinden yiyebilir.
Yemek esnasında susulması mekruhtur. Yemek yerken Salih zatların menkıbeleri anlatılmalıdır, güzel bir şekilde konuşulmalıdır. Hele misafirlerin yanında ev sahibinin fazla susması hiç de uygun değildir.
Ev sahibi kendilerine ziyafet verdiği zatlar ile beraber onlara ağırlık verecek kimseleri bulundurmamalıdır. Misafirler de ev sahibinin rızası malum olmadıkça, başkalarının ziyafete beraberlerinde getirmemelidirler. Ve ziyafetten sonra ev sahibinden müsaade istemedikçe ve “Allâh’a ısmarladık” veya “Allâh’a emanet olunuz” gibi bir duada bulunmaksızın çıkıp gitmemelidirler.
NAMAZDAKİ SÜNNETLER
1. İmam ve yalnız kılan cümle rekatlarda Fâtiha’nın evvelinde Besmele okuması sünnettir.
2. İmam ولا الضالين deyince imam ve cemaat ve yalnız kılan kendisi Fâtiha-ı Şerife’yi bitirince yavaşça amin demek sünnettir.
3. Kıyamdan rükuya iner iken tekbir almak sünnettir. Rükuda iki elleri ile dizlerini tutmak sünnettir.
4. Rükuda ellerini dizlerinin üzerine koyup parmaklarını açmak sünnettir.
5. Rükuda üç kere “Sübhâne Rabbiyel Azim” demek sünnettir.
6. Rükuda kadınlar dizlerini bükük bulundururlar.
7. Rükuda beli ile başı beraber tutmak sünnettir.
8. Rükuda erkeklerin dizlerini dik tutması sünnettir.
9. İman ve yalnız kılan rükudan kalkarken “Semiallâhü limen hamideh” demek sünnettir.
10. Rükûdan kalktıktan sonra Rabbenâ lekel Hamd, demek sünnettir.
11. Kıyamdan secdeye inerken Allâhü Ekber demek sünnettir.
12. Secdede üç kere Sübhâne Rabbiye’l Âlâ demek sünnettir.
13. Evvelki secdeden kalkar-ken Allâhü Ekber demek sünnettir.
14. İkinci secdeye inerken Allâhü Ekber demek sünnettir.
15. Secdede el parmaklarını birleştirmek sünnettir.
16. Secdeyi iki elinin arasınad yapmak sünnettir.
17. Erkekler secdede diz üzerine secde edip uyluklarını karnından ayırmak sünnettir.
18. Kadınlar uyluklarını karınlarına birleştirmek sünnettir.
19. Teşehhüt halinde olduğu gibi iki secde arasında elleri uyluklarını üzerine koymak sünnettir.
20. Secdeden kıyama kalkarken önce yüzünü sonra ellerini daha sonra dizlerini yerden kaldırmak sünnettir.
21. Secdeye varırken önce dizlerini sonra ellerini vesonra yüzünü yere koymak sünnettir.
22. İkinci secdeden kalkarken Allâhü Ekber demek.
23. Sağ ayağını dikip sol ayağı üzerine oturmak sünnettir.
24. Hanımlar ayaklarının ikisini de sağ taraftan çıkarıp sol yanını yere oturtmak sünnettir.
25. Kaide-i ahirede salavat duâsı okumak sünnettir.
26. Sağ yanına ve sol yanına selam verirken baş çevirmek sünnettir.
27. Tahiyyatta ellerini dizlerinin ucuyla beraber tutmak ve parmakları kendi haline bırakmak sünnettir.
28. Secdede el ve ayak parmaklarını kıbleye çevirmek sün-nettir.
29. Secdede ellerini kulaklarıyla beraber tutmak sünnettir.
30. Secdede kıyama kalktığında bir şeye tutunmayıp kalkmak sünnettir.
31. Yedi aza üzerine secde kılmak sünnettir.
32. Dört rekat olan farzların son rekatlarında yalnız Fatiha’yı okumak sünnettir.
33. Cemaatle olsun yalnız olsun farzlarda kamet getirmek sünnettir.
34. İmam olan kimse namazdan sonra yüzünü cemaate çevirmesi sünnettir.
35. Namazın sonunda Kur’ân lafızlarına benzeyen dualar ile duâ etmek sünnettir.
36. Namazdan selam lafzıyla çıkak sünnettir.
37. Sağına selam vermesi vacib, soluna selam vermesi sünnettir.
38. Secdede elleri ve dizleri yere koymakta sünnettir.
39. Erkeklerin pazılarını açması da sünnettir.
40. Salavat duâsından sonra kendi nefsi ve sair müminler için duâ okumaktır.
41. Sağına ve soluna selam vermek sünnettir.
42. Kalbi ile melekler ve imama ve cemaate selam vermeye niyet etmek sünnettir.
43. Selam veren adamın arkasında olanların yüzünü görmesi sünnettir.
44. Selamı, yüzünü döndürdükten sonra vermesi sünnettir.
45. Selamı verirken omuz başlarına bakmak sünnettir.
46. Kabir nur namazında Zilzal, ikinci rekatte Tekâsür suresine okumak sünnettir.
47. Tahiyatta şehadet getirirken işaret parmağı ile işaret etmek lâilâhe derken kaldırıp illallâh derken indirmek sünnettir.
48. Vitir namazında kunut tekbiri getirirken el kaldırmak sün-nettir.
49. Bütün nazların tesbihlerinden sonra duâ etmek için el kal-dırmak sünnettir.
50. Cuma günleri sabah namazının farzında secde suresini okumak sünnettir.
51. Kandillerde nafile namaz kılmak sünnettir.
52. Tahiyyetül Mescit namazı kılmak sünnettir.
53. Teravih namazı kılmak sünnettir.
54. Teravih namazını hatmi şerif ile kılmak sünnettir.
55. Cuma günü Münâfikûn suresini okumak sünnettir.
56. Bayram ve Cuma namazında Âlâ suresini okumak sünnettir.
57. Hutbeye başlamadan evvel cemaate selam vermek sünnettir.
58. Bayram namazlarında Kaf suresini okumak sünnettir.
59. Namaza kalkıp ailesini namaza kaldırmak, kalkmazsa su serpmek sünnettir.
60. Ezan okunmadan evvel secdeye durup namazı beklemek sünnettir.
61. Hasır üzerinde namaz kılmak sünnettir.
62. Cemaat ile namaz kılmak sünnettir.
63. Yatsı namazından sonra dünya kelamı konuşmamak sünnettir.
64. Farz namazlarından sonra musafaha etmek sünnettir.
65. Sabah namazının farzından 40 âyet okumak sünnettir.
66. Ay ve güneş tutulduğunda iki rekat namaz kılmak sünnettir.
67. Sehv secdesini namazın bitiminde hiç konuşmadan yapmak sünnettir.
68. Beraat gecesi yüz rekat namaz kılmak sünnettir.
69. Mirac gecesi on iki rekat namaz kılmak sünnettir.
70. Regâib gecesi oniki rekat namaz kılmak sünnettir.
71. Kadir gecesi iki rekat namaz kılmak sünnettir.
72. Ana baba hakkı namazı kılmak sünnettir.
73. İstihare namazı kılmak sünnettir.
74. İstihare namazından sonra istihare duasını okumak sünnettir.
75. Vitir namazını evde kılmak sünnettir.
76. İşrak namazı kılmak sünnettir.
77. Tövbe namazı kılmak sünnettir.
78. Evvâbin namazı kılmak sünnettir.
79. Teheccüd namazı kılmak sünnettir.
80. Nafile namazları evde kılmak sünnettir.
81. Sabah namazının iki rekat sünneti, sünneti müekkede sünnettir.
82. Öğlen namazından sonra kaylule uykusuna yatmak sünnettir.
83. Öğlen namazının dört rekat sünneti, sünneti müekkede sünnettir.
84. Öğlen namazının iki son sünneti, sünneti müekkede sün-nettir.
85. Akşamın son iki sünneti, sünneti müekkede sünnettir.
86. Yatsının dört ilk sünneti, sünneti müekkede sünnettir.
87. Yatsının iki son sünnet, sünneti müekkede sünnettir.
88. Salât-ı vitrin ilk rekatını kılmak sünnet, ikinci rekatını kılmak vacib, üçüncü rekatını kılmak farzdır.
89. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz sabah namazını kıldığı zaman güneş iyice doğuncaya kadar namazgâhın da oturur, evine dönmez, zikrullâha devam ederdi.
90. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz her farz namazın sonunda üç kere istiğfar ederdi.
91. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz vitir namazın birinci reka-tında Kadîr, Zilzâl, Tekâsür surelerini, ikinci rekatta Asr, Kevser, Nasr surelerini, üçüncü rekatta Kâfirûn, Tebbet ve İhlâs surelerini okurlardı.
ORUÇLA İLGİLİ SÜNNETLER
1. Her Arabi ayın 13-14-15 gü-nü oruçlu olmak sünnettir.
2. Dâvud (a.s.) orucu bir gün yeyip bir tutmak sünnettir.
3. Pazartesi, Perşembe oruçlu olmak sünnettir.
4. Oruçlunun öğleden önce misvak kullanması sünnettir.
5. Aşure günü oruçlu olmak sünnettir.
6. Arefe günü oruçlu olmak sünnettir.
7. Diğer mübarek günlerde oruçlu olmak sünnettir.
8. Oruca geceden niyet etmek (bununla da kötülük isteyen nefsi emareyi ezmeyi kast etmelidir. Bir de o kötülük isteyen nefsin şehvetini kesmeyi.
9. Oruçlu bulunan kimse, boş söz etmemeli ve kötü manada kadın lafı söylememelidir.
10. Kendisi için dünyada ve âhirette yararlı olmayan her türlü sözü bırakmalıdır.
11. Kulağını kötü şeyleri dinlemekten çekmelidir.
12. Hiç kimseyle sataşmamalı, hiç kimseyle döğüşmemelidir. Şayet kendisine biri sataşacak olursa “Ben oruçluyum” deyip geçmelidir.
13. Sükûnat ve vakar üzere bulunmalı, kalben huşu ve sükutu devam ettirmelidir.
14. Orucun fesada gideceği korkusu olan şeylerden hiçbirine girmemelidir.
15. Ramazanı Şerif ayında hilali gözetlemekte sünnettir.
HAC VE UMRE SÜNNETLERİ
1. Çokça tavaf etmek sünnettir.
2. Hacılara hac fiilerini öğretmek kasdıyla zilhiccenin yedinci günü öğle namazından sonra Mekke’de hutbe okumak.
3. Sekizinci günü yani tevriye günü güneş doğduktan sonra Mekke’den Mina’ya çıkıp orada gecelemek sünnettir.
4. Zilhicce’nin dokuzuncu günü güneş doğduktan sonra Mina’dan Arafat’a çıkmak.
5. Gönül kırıklığı ile gayret göstermek.
6. Kâbe-i Muazzama’yı görünce el kaldırmak.
7. Hacerü’l Esved istilam edilirken el kaldırmak.
8. Safa ve Merve’ye çıktığı vakit el kaldırmak.
9. Arafat ve Müzdelife vakfesinde el kaldırmak.
10. Cemretül ulâ ve Cemretül akabeye taş attığında el kaldırmak.
11. Mekke-i Mükerreme’ye girdiğinde gusül alması sünnettir.
12. Medine-i Münevvere’ye girdiğinde gusül alması sünnettir.
13. Ziyaret tavafını yapmak için girdiğinde gusül alması sünnettir.
14. Kurban bayramı sabahı Müzdelife’de vakfede bulunmak için gusül alması sünnettir.
15. Umre yapmak ta sünnettir.
16. İhramın telbiye olması da sünnettir.
17. İhram için yıkanmakta sünnettir.
18. İhram için koku sorünmekte sünnettir.
19. Tavaf devirlerinin peş peşe olması (Hac) sünnettir.
20. Say devirlerinin peş peşe olması (Hac) sünnettir.
21. Yalnızca erkeklerin Kabeyi kapıdan görecek şekilde safa ve merve üzerine çıkması.
22. Nafile hac yapmak. Bu ken-disine farz olan haccı ifa etmiş olan bir kimsenin haccı.
23. Safa tepesi üzerinde üç kere Allâhü Ekber deyip üç kere Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerike leh lehül mülkü velehül hamdü vehüve ala külli şey’in kadir, demek ve sonra dua etmek sünnettir.
24. Merve tepesi üzerinde aynı böyle yapmak sünnettir.
25. Hacda zemzem suyu içmek sünnettir.
26. Hacdan dönüşte zemzem suyu götürmek sünnettir.
27. Hacının vatanına yaklaşırken aniden varmış olmamak için gelişini haber vermesi de sünnettir.
28. Telbiye getirmekte sünnettir.
29. Kudum tavafı da sünnettir.
30. Tavaf dolanımlarının ard arda olması da sünnettir.
31. Sa’yda gidiş gelişlerin ard arda olması sünnettir.
32. Sa’yın hemen tavaftan sonra yapılması sünnettir.
33. Arefe gecesi Mina’da kalmak sünnettir.
34. Arafat’ta öğle ile ikindiyi beraber kılmak sünnettir.
35. Veda tavafını Akabe cemresinden sonra yapmak sünnettir.
36. Taş atmayı ta gecye bırakmamak sünnettir.
37. Teşrik günleri geceyi Mina’da geçirmek sünnettir.
TEYEMMÜMÜN SÜNNETLERİ
1. Teyemmüm ederken besmele okumak sünnettir.
2. Ellerini temiz bir toprağa vurmak sünnettir.
3. Ellerini vurduktan sonra bir kere öteberiye çekmek sünnettir.
4. Parmaklarını açmak sünnettir.
5. Ellerini silkelemek sünnettir.
6. Evvela yüzüne mest etmek sünnettir.
7. Kollarına bura bura mest etmek sünnettir.
KUR’ÂN-I KERİM İLE İLGİLİ SÜNNETLER
1. Kur’ân-ı Kerim ve Hadis-i Şerif idnlemekte sünnet olan odur ki insan fehmini ve zihnini söyleyip anlatana vere ve susup dura.
2. Yine bu manada sünnetir ki çevrenin sükunu temin edile ve gözler yumula. Kalp dahi, Yüce Hakk’ın kelamından yana duyduğu ile amele azimli buluna.
3. Yine Kur’ân-ı Kerim ve Hadis-i Şerif dinlerken sünnet olan şudur ki; Anlatılan ve okuyan sözünü tamamen bitirmeden duydu-ğundan bir bahis açmaya.
4. Sahabe-i Kiram’ın sünnetidir ki onlar hiçbir şey sormaz, hiçbir bahis açmazlardı. Ancak köylülerden biri gelip te o manada bir şey soruncaya kadar.
5. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz her gece Kur’ân-ı Kerim’den okuyup geçmeyi adet edinmişlerdi.
6. Kur’ân-ı Kerim’i tertil üzere okurdu.
7. Her âyetin sonunda dururdu.
8. Kur’ân-ı Kerim’den bir aşrı şerif okunurken sünnet olan okuyanında dinleyeninde gözlerini yumup ellerini dizlerine koymasıdır.
9. Sabah akşam Seyyidül İstiğfar duasını okumakta sünnettir.
10. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz, Rahmet âyeti okunduğunda Allâh Teâlâ’dan bir dilekte bulunurdu.
11. Azap âyeti geçtiği zaman Allâh Teâlâ’ya sığınırdı ve Yüce Allâh’ın tesbihini okurdu.
12. İrabına göre okumakta sünnettir.
13. Kur’ân-ı Kerim ezbere alındıktan sonra korunmaya çalışıl-sın. Taki onu ezberine alan aniden unutup gitmeye, bu da sünnettir.
14. Her müminin Kur’ân-ı Kerim’den okuyacağı günlük virdi olmalı.
15. Başkasının okuduğu Kur’ân-ı Kerim’i dinlemekte sünnettir.
16. Kur’ân-ı Kerim’i ezberden okumakta sünnettir.
17. Kur’ân-ı Kerim’i yüzüne bakarak okumak ta sünnettir.
18. Her gece Âmenerresûlü’yü okumak sünnettir.
19. Her gece Yâsîn-i Şerif’i okumak sünnettir.
20. Her gece Vâkıa suresini okumak sünnettir.
21. Her gece Bakara suresinin başından ve sonundan okumak sünnettir.
22. Her gece Secde suresini okumak sünnettir.
23. Her gece Tebâreke suresini okumak sünnettir.
24. Sabah akşam Haşr suresinin son üç âyetini okumak sünnettir.
25. Kur’ân-ı Kerim okumadan önce, misvak kullanmak sünnettir.
26. Kur’ân-ı Kerim okumadan önce, yeni bir abdest almak sünnettir.
CUMA’NIN SÜNNETLERİ
1. Cuma günü gusül etmek sünnettir.
2. Cuma günü koku sürünmek sünnettir.
3. Yeşil veya beyaz elbise giyinmek sünnettir.
4. O gün en yeni elbiseyi giymek sünnettir.
5. Tırnaklarını kesmek sünnettir.
6. Sadaka vermek sünnettir.
7. Hasta ziyaret etmek sünnettir.
8. Kabir ziyaretinde bulunmak sünnettir.
9. Kehf suresini okumak sünnettir.
10. Cuma suresini okumak sünnettir.
11. Yâsîn-i Şerif’i okumak sünnettir.
12. Mülk suresini okumak sünnettir.
13. Kıyamet suresini okumak sünnettir.
14. Nebe suresini okumak sünnettir.
15. Münâfıkûn suresini okumak sünnettir.
16. İhramlı olmayan kimsenin her Cuma saçını traş etmesi.
17. Bir evden bir eve Cuma gecesi taşınmak sünnettir.
18. Yeni almış olduğu elbiseyi Cuma günü giymekte sünnettir.
19. Cuma günleri sabah namazının farzında Secde suresini okumak sünnettir.
20. Cuma günü koltukaltı ve etek traşı yapmak sünnettir.
21. Saçını tarayıp örmek sünnettir.
SOHBETİN SÜNNETLERİ
1. Sohbetle görmediğin arkadaşını arayıp sormak sünnettir.
2. Hastaysa eve gidip ihtiyacını sormak sünnettir.
3. Sohbet meclisinde konuşmamak sünnettir.
4. Söze başlarken de bitirirken de “Allâh Celle Celâlüh” adını anmak sünnettir.
5. Sohbet dinlerken hocanın yüzüne bakmak sünnettir.
6. Sohbeti aklında tutamayanın not alması sünnettir.
7. Sohbette ve camide yer vermek sünnettir.
8. Emri bil Maruf yapan ve ilim vereni yüksek bir yere oturtmak sünnettir.
9. Sohbet ettikten sonra her-kes gidine kadar beklemek sün-nettir.
10. Sohbete istiğfarla başlamak sünnettir.
11. Sohbet meclisinde size yer verin denildiğinde sağa sola kaymak sünnettir.
12. Emri bil Mafuf ve nehyi anil münker yapan kimselerin söylemiş oldukları sözü önce kendilerininde yapması sünnettir.
13. Anne ve babaya emri bil maruf ve nehyi anil münker vazifesini yapmak için sünnet olan odur ki onlara bir defa söylemek.
14. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz, huzuruna gelen gariplerin, yabancıların, sözlerindeki sorularındaki katılık, kabalık ve kırıcılığa katlanırlardı.
15. Resûlüllâh (s.a.v.) vaazı dinleyenler usanırlar endişesiyle fazla uzatmayıp, ortalama bir ölçü tutarlardı.
16. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz, misal getirmek suretiyle vaaz e-derlerdi.
17. Mecliste yerlerden bir yeri kendisine belirlemez böyle yapmayı men ederdi.
HASTALIK İLE İLGİLİ SÜNNETLER
1. İnsana bir musibet geldiği zaman onu güzel bir sabırla kar-şılanması da sünnettir.
2. Sabrı cemilde sünnet olan olan odur ki bir sızlanma olmaya. İnsanın içinde bulunduğu sıkıntı kimseye şikayet yolla anlatılmaya yani ziyaretine gelenlere.
3. Yine sünnet olun şudur ki: Selametin ve sıhhatin uzamasından gam çekile. Zira Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Mümin şu üç şeyden hali kalmaz, illet, zillet, kıllet.”
4. Mümin kulun hastalandığı zaman üzerinde bulunan hatalara tevbe etmesi de sünnettir. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bir kimse hasta olur, hastalığından sağlık bulduğu zaman ıslah olmaz ise hafaza melekleri onun için şöyle derler, Onu tedavi ettik, ama afiyet bulmadı.”
5. Hastalık halinde zikir, salavat, Kur’ân-ı Kerim okuyarak şifa taleb etmekte sünnettir.
6. Fatiha suresini okuyup insan kendi kendine üflemelidir.
7. Hastaları yemeğe, içmeğe zorlamamak “Çünkü onları Allâh celle celâluhû yedirir ve içirir.
8. Hastanın canının istediğini yedirmek sünnettir.
9. Hastalık için sadaka vermek sünnettir.
10. Hastalığa karşı Fatiha suresini okumak sünnettir.
11. Başkasının başına gelen dertten ibret almak sünnettir.
12. Hastanın yanında sağa sola bakmamak sünettir.
13. Merhametli olmak, acımak sünnettir.
14. Ağrılar için el ağrıyan yere konup üç kere besmele çektikten sonra yedi kere Eûzü biizzetillâhi ve kudretihî min şerri mecidü ve uhâzirü” demek.
15. Hastaya gidince bir elini tutup, öbür eliyle başını tutup çok iyisin demek.
16. Hasta dolaşmak ve hastaya duâ etmek.
17. Hasta ziyaretinde sünnet olan hastayı aralıklı ziyaret etmektir. Bir gün ziyaret edip bir gün etmemeli.
18. Hasta olan kimsenin sızlanmadan, şikayet etmeden hafifçe inlemesi de sünnettir.
19. Hasta olan kimsenin ölümü çokça hatırlaması da sünnettir.
20. Ölümü hazır olan kimseye sünnetir.
CENAZE İLE İLGİLİ SÜNNETLER
1. Ölüm işinde sünnet olan bir başka manada Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz’in şu Hadis-i Şerif’inde anlaşılmıştır: “Hiç biriniz ölümü temenni etmesin” Yani, kendisine isabet eden bir zarar dolayısıyla.
2. Vasiyet yapmakta sünnetir.
3. Ölüme hazır olunduğu zaman çokça Allâhu Teâlâ’yı hatır-lamak hatta ondan başkasıyla meşgul olmamakta sünnetir.
4. Hayırlı ameli ile ölen için hayır temenni etmek, kötü ameli ile ölen için endişe duymakta sünnettir.
5. Ölüm halinde olan kimseye kelime-i şehadet, kelime-i tevhit telkin etmek sünnettir.
6. Ölüm haber alındığı zaman istircada bulunmakta sünnettir. Yani İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.
7. Ölmüş olan büyüklerin ziyaret edilmesi.
8. Çocuğu ölen için sünnet odur ki, hemen abdest alıp 2 rekat namaz kılıp şu duayı okumasıdır.
9. Düşmüş olduğu ölüm hasta-lığı ve musibetleri kendisine ağır gelen kimseye sünnet olan odur ki; Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz’in çek-miş olduğu musibetleri düşünmek ile sabretmeye çalışması.
10. Vefat edenin ruhu çıkıp ta gözü açıkta kaldığı zaman, onun gözünü kapatıp, yüzünü örtmekte acele etmekte sünnettir.
11. Ölünün kefeninin güzel olması da sünnettir.
12. Ölünün yıkanmasında sünnet olan şudur ki; Şüyet yıkama şartlarını biliyorsa, kendisine akrabalık derecesi en yakın olan yıkasın.
13. Meyit için lahd açılması da sünnettir.
14. Ölüm ve diğer musibetler cahiliyet adetlerinden sakınmak ta sünnettir.
15. Ölüm kıble ehlinden ise imanla ve hayırla şehadetlik etmek te sünnettir.
16. Cenazeye gitmek te sünnettir.
17. Cenazeyi çabuk götürmek te sünnettir.
18. Cenaze namazı kılarken, onun için bir halas duası, hayır ve felah duası okumak ta sünnettir.
19. Cenazeyi kabre koyduktan sonra oturmakta sünnettir.
20. Cenazeyi kabrine koyarken kıbleye dönük koymak sünnettir.
21. Cenaze sahibi ilk gece geçmeden ölenin namına bir miktar sadaka vermesi sünnettir.
22. Kabirler üzerinde ayakkabı ile yürümemek ve onlara basma-mak sünnettir.
23. Müslüman ölülerden her birini hayırla anmakta sünnettir.
24. Ölen kimsenin mezarının üstüne fidan dikmekte sünnettir.
25. Sünnet olan kefen erkekler için üçtür. Kamis, izar, lifafe.
26. Hanımlar için beştir. Kamis, izar, lifafe, baş örtüsü, göğüs örtüsü.
27. Ölüm döşeğinde misvak kullanmak sünnettir.
28. Ölüm halindeki kişiyi sağ yanına yatırıp kıbleye döndürmek sünnettir.
29. Ölü sebebiyle huşu ve düşünce hali üzere olmak sünnettir.
30. Ölünün naşını örtmek sünnettir.
31. Cenazeyi kabre hızlı adımlarla götürmek.
32. Kabrin üzerinde mevta konduktan sonra yarım saat kadar beklemek sünnettir.
33. Kabrin yanında bulunan herkesin kabre toprak doldurul-madan önce baştan veya başka taraflardan kabrin üzerine eli ile üç avuç toprak atmakta sünnettir.
34. Kefenin renginin beyaz olması da sünnettir.
35. Kabre girince “Esselâmü aleyküm ya ehlel kubûri, minel mü’minîne vel müslimîne yağfirullâhü lenâ veleküm entüm selefûna ve nahnü bil eseri” demekte sünnettir.
36. Kabir ziyaretleri yapmk ta sünnettir.
SELÂM İLE İLGİLİ SÜNNETLER
1. Selamda sünnet olan onu yaymak ve her mümine vermektir.
2. Selâmda sünnet olan onu sesli olarak vermektir, çünkü bu kalbe sevinç verir.
3. Güler yüzle selam vermek sünnettir.
4. Güler yüzle selamı almak sünnettir.
5. Biriyle karşılaşınca sünnet olan selâm ve musafaha.
6. Tanıdığına tanımadığına selam vermek sünnettir.
7. Kendisine bir başka kişiden selam getirildiğinde kişinin selamı alırken “Aleyke ve aleyhisselam” deyip, selâmı ulaştırandan başla-ması sünnettir.
8. Ata binenin, eşeğe binene selam vermesi.
9. Bir yere girince selam vermek ve oradan ayrılırken yine selam vermek.
10. Eve girerken boşta olsa selam vermek.
EVLENME İLE İLGİLİ SÜNNETLER
1. Evlenmekte sünnettir.
2. Mihrin hafif tutulması, aşırılığa kaçılmaması da sünnettir.
3. Evlenmede fazla mala tamah etmemek, evlenme işini kolaylaştırmakta sünnettir.
4. Müslümanın evlenmeden nöce alacağı kıza veya kadına bakması sünnettir.
5. Kendi düğününde aşrı şerif okumakta sünnettir.
6. Gelen misafirlere düğün yemeği vermek.
7. Damadın gelinin ayaklarını yıkayıp suyunu bereket olması için evin içine ve duvarlarına serpmek sünnettir.
8. Evlenen çifte dua etmek sünnettir.
9. Evlendiği gece 2 rekat namaz kılmak sünnettir.
10. O geceye ait dualar okumak sünnettir.
11. Cimadan sonra uyumak isterse abdest alıp uyumak sün-nettir.
YENİ DOĞAN ÇOCUKLA İLGİLİ SÜNNETLER
1. Yeni doğan çocuğa Salih bir kimsenin ağzından çiğnenmiş hurmayı vermek.
2. Çocuk doğduğu an kulağına Ezân-ı Muhammediye okunur.
3. Ayrıca Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz, yeni doğan çocuğun sağ kulağına İhlas Suresi okurmuş.
4. Yine çocuğun kulağına “İnnâ eûzü bike ve zürriyyetihâ eşşeytânirracîm” demekte sünnettir.
5. Çocuğa akika kurbanı kesilmesi, kız çocuğu ise 1 kurban, erkek çocuğuna ise 2 kurban kesilir.
6. Akika kurban etinin pişirilmesi sünnettir.
7. Çocuğa güzel bir isim koymakta sünnettir.
8. Konan ismi kulağına üç kere söylemek sünnettir.
9. İsmi evin en büyüğünün koyması ve ilminin de büyük olması sünnettir.
10. Çocuk doğduğu zaman dua etmek sünnettir.
11. Yeni doğan bebeğin kulağına ezan okurken abdestli olmak sünnettir.
12. Kıbleye dönmek sünnettir.
13. Ayakta olmak sünnettir.
14. Bebeğin başına ve bedenine misk sürmek sünnettir.
15. Çocuğu 4 yıl, 4 ay, 4 gün olduğunda medreseye vermek.
16. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz, Müslümanlardan birinin yeni doğan bebeğini görmeye gittiği vakit şu duayı ederdi.
17. Çocuklar için onlarla mübah olan oyunları oynamak sünnettir.
18. Çocuk emzirmekte sünnet olan çocuğu doğuran annenin onu emzirmesidir.
GİYSİLER İLE İLGİLİ SÜNNETLER
1. Bol giyinmek sünnettir.
2. Cübbe giymek sünnettir.
3. Elbisenin ve cübbenin çizgisiz ve desensiz olması sünnettir.
4. Elbiseyi sağdan giymek sünnettir.
5. Elbiseyi çıkarınca katlayıp koymak veya asmak sünnettir.
6. Erkekler dizine kadar olan iç çamaşırı giymek sünnettir.
7. Hanımlar ayak üzerine kadar bol şalvar giymeli.
8. Sarık sarmak sünnettir.
9. Takkesiz dolaşmamak sünnettir.
10. Mest giymek sünnettir.
11. Mest üstüne mest yapmak, yapılışı; Parmakları açık olduğu halde ayak parmaklarının baş tarafından mestin boğazına doğru çekmektir.
12. Elbisenin sertini giymekte sünnettir.
13. Yünlü ve kıl elbise giymek embiyanın sünnetleri arasındadır. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz buyurduğu rivayet edildi: “Yün elbise giyiniz, imanın tadını alırsınız.”
14. Elbisede renklerin en güzeli beyazdır.
15. Elbiseyi temizlemek dahi sünnettir.
16. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz, yeni bir elbise giyeceği zaman onu Cuma günü giyerdi.
17. İnsanın kendisine çeki düzen vermesi için aynaya bakması sünnettir.
18. İç gömleği giymekte sünnettir.
19. Erkeklerin yakasız gömlek giymeleri sünnettir.
20. Şalvarından önce gömleği giymek sünnettir.
21. Şalvarını oturarak giymek sünnettir.
22. Ayakkabıyı çıkarınca kıbleye karşı koymak sünnettir.
23. Giyerken önce sol ayakkabının üzerine basıp sonra sağ ayakkabıyı giymek.
24. Ayakkabıyı giymeden önce silkelemek.
25. Çoraplarını oturarak giymek silkelemek.
26. Çoraplarını oturarak çıkarmak sünnettir.
27. Çoraplarını çıkarırken sol ayaktan çıkarmak sünnettir.
28. Çoraplarını giyerken sağ ayaktan giymek sünnettir.
29. İç çamaşırı giymekte sünnettir ki bu elbisenin en altına giyilir. Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz’in iki iç çamaşırı vardı, birini yıkadığı zaman diğerini giyerdi. Ancak diğer elbiseleri tekti. Vefatında emretmişti. O iç çamaşırı içinde yıkansın ve kefeni de onun üzerine yapılsın.
30. Çarşafı şerif giymekte sünnettir. Renginin siyah olması da sünnettir.
ANNE BABA HAKLARI
• Onlara yedirmek, giydirmek
• Onlara güzel güzel hizmet etmek
• Çağırdıklarında hemen koşmak
• Günah olmayan istek ve emirlerini yerine getirmek
• Hiç önlerinde yürümemek
• Onların isteklerini kendi nefsinden önde tutmak
• Onlara karşı daima tatlı ve yumuşak sözlü olmak
• Onlara karşı kaba ve kırıcı sözler konuşmamak
• Beş vakitte onlar için dua etmek ve bu dua haklarının ödenmesine bile sebeptir
• Ticaret ve nafile ilim seferlerinde onların rızasını almak, rıza göstermezlerse seferleri terk etmek gerekir
• Babaya tazim ve saygıda ileri tutmak
• Hizmet ve vermede anneyi ileri tutmak
• Anne babaya âsi iken onlar ölse sonra onlar için istiğfar ve dua etmelidir.
• Onların ruhları için Kur’ân okumalı ve okutmalı, sadaka vermelidir.
• Cuma ve bayram günlerinde kabirlerini ziyaret etmelidir.
• Hayır yapıp sevabını ana babasının ruhlarına hediye ederse, aynı sevap kendisine de verilir.